Ekim ayından bu yana yapmış olduğumuz doğa yürüyüşleri ve gezi etkinliklerini havaların ısınmasıyla birlikte bitirdik. Son etkinliğimiz olan geleneksel konaklamalı gezi için doğa ve tarih cenneti Dalyan’a gittik.
Dalyan’daki ilk durağımız Carettaların üreme alanı olan İztuzu plajına geldik. Yüzmek isteyenleri plajda bırakarak, güneyde çamların içinde kurulu DEKAMER’i ziyaret ettik.
Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar, Dalyan Belediyesi ve Pamukkale Üniversitesi işbirliğinde oluşturulan Deniz Kaplumbağaları Araştırma Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezinde (DEKAMER), bir görevli tarafından Caretta caretta(İribaş deniz kaplumbağaları) üyelerimize anlatıldı.
Carettaların hastanesi gibi çalışan merkezde bulunan yaralı kaplumbağaların burada tedavi edildiklerini gördük. Kıyılarımızda genellikle misinalar yüzünden ayakları kopan, deniz trafiğinde tekneler tarafından çarpılarak yaralanan birçok kaplumbağanın DEKAMER’e getirilerek tedavi edildikleri öğrendik.
İztuzu plajından ayrıldıktan sonra kaya mezarlarının karşısındaki pansiyonumuza yerleştik.
Dalyan’daki incelemelerimizde Otel-Pansiyon, gezi motorları ve restoranların yoğun olduğunu gördük. Evlerin fazla katlı olmayışını, mimarideki estetik güzelliklerini, esnafın rahatsızlık vermemesini çok beğendik. Özellikle bölgenin ÖÇK olması nedeniyle her yerin yeşillikler içinde olması çok hoşumuza gitti.
Dalyan’ın çok özel yerlerinden biri olan Leyley restoran bölgesindeki leylekleri gözlemledik.
Burada yapılan yapay leylek yuvalarını inceledik. Yuvalarla ilgili tecrübelerimizi paylaştık. Bölgedeki leyleklerin önemli beslenme alanı olan küçük bir sulak alanın, arazi sahibi tarafından kurutularak tarla olarak kullanılacağı söylendi. Sulak alanın yok olması halinde, buradaki leyleklerin bölgeyi terk edeceği bilindiğinden, leyleklere duyarlı olan kişileri düşündürmeye başladığını gördük.
Leyley restoranın sahibinin daveti üzerine akşam yemeğini burada yedik.
İlginç mimarisi olan restoranda canlı müzik eşliğinde üyelerimiz eğlendiler.
Kaya mezarlarının karşısında, kuş cıvıltılarıyla dolu azmak başında sabah kahvaltımızı yaparken, nefes almak için iri başlarını sudan dışarı çıkaran carettaları izledik.
Kahvaltıdan sonra gezi teknesine bindik.
Kıvrıla kıvrıla giden azmaktan Dalyan’ın posterlerdeki simgesi haline gelen kaya mezarlarının muhteşem görüntülerini izledik.
Karşı kıyıda teknelerimizden inerek, Miletos'un ikiz çocuklarından biri olan Kaunos’un, kız kardeşi Byblis kendisine aşık olunca onun bu aşkına cevap vermediğini ve Byblis’in kendini astığını, bunun üzerine sürgüne gönderilen Kaunos’un şimdiki Dalyan bölgesine gelerek kurduğu Antik Kaunos kentine geldik.
Kaunos Antik kentinde incelemeler yaptık. Kent alanının geniş bir araziye yayıldığını, arkeolojik buluntularının yanı sıra, sit alanı olması nedeniyle koruna gelmiş asırlık menengiç ve zeytin ağaçlarıyla dolu olduğunu, bitki çeşitliliği ve kentin önünde oluşan lagünlerdeki kuş türlerinin fazlalığının buradaki biyolojik çeşitliliği zenginleştirdiğini gördük.
Antik Çağ'da bir liman kenti olan Kaunos’un 5000 kişilik tiyatrosunun büyük ölçüde korunmuş olduğunu gördük.
Kaunos antik kentinden ayrılarak sığla ağaçlarıyla dolu, ilginç bitkilerin olduğu bir vadiye gelerek, kısa bir yürüyüş yaptık.
Yürüyüşün sonunda karşımıza harika bir manzara çıktı. Vadiden akan suyun, bölgedeki bitki çeşitliliğini zenginleştirdiğini ve içinde günlük ağaçlarının sıralandığını gördük.
Yemyeşil doğanın içinde, farklı yeşil tonuyla suyla birlikte muhteşem görüntü oluşturan sığla ağaçlarının yanında anı fotoğrafları çektirdik.
Fırında odun ateşinde pişen güveçte kuru fasulyesiyle meşhur Yörük Ali’nin yerinde karnımızı doyurduktan sonra Kuşadası’na geri döndük.