Güzeltepe Köyü, Aydın İli’nin Söke İlçesi’ne bağlı olup, köylüler tarafından 350-400 yıl önce kurulduğu söylenmektedir. Genellikle zeytin ağaçlarıyla dolu dik bir arazide kurulu olan Güzeltepe Köyü, Kisir Çayı Havzasının güneyinde yer almaktadır. İlk isminin Asmalıtepe, sonra Asitepe daha sonra da Güzeltepe olarak değiştirilen köyün sakinlerini, genellikle 1960’lı yıllarda Almanya’ya giden gurbetçiler oluşturmaktadır. Almanya’ya ve Söke’ye göçenlerin çok olması nedeniyle, günümüzdeki köy nüfusunun azaldığı görülmektedir. Ancak zeytin zamanı kentten köye gelenlerle nüfus çoğalmaktadır.
Köyün en önemli geçim kaynaklarını zeytincilik ve hayvancılık oluşturuyor. Genç nüfusun önemli bir bölümü kentlerde çalışıyor. Eğitim seviyesi çok iyi durumda olan yöre insanlarından birçoğu öğretmenlik ve devlet memurluğu yapmakta olduğu söyleniyor.
Köy içinde eski yıllarda bir manastırın olduğu söylense de, günümüzde manastırdan hiçbir iz kalmadığı görülmektedir.
Avrupa’da yaşayan Güzeltepe’li ailelerin desteğiyle 2000 yılında Güzeltepe Köyü Geliştirme ve Dayanışma Derneği adında bir dernek kurulmuş. Söke’nin 34 köyü içerisinde tek olan derneğin başkanlığını kendisi de bir gurbetçi olan ve emekli olarak köye yerleşen Bektaş OTURGAN yürütmektedir. Derneğin daveti üzerine araştırmalar yapmak üzere Güzeltepe Köyü’ne gittik.
Aydın ve misafirperver olan köy insanları bizlere zengin bir köy kahvaltısı sundular.
Köyün etrafını saran zeytin ağaçlarının içinde asırlık birçok ağacın olduğunu gördük.
Köyün hemen yanı başında olan Yağderesi’nin kıyısında, eski zeytinyağı işliklerini inceledik. Köydeki derneğin katkılarıyla zeytinyağı değirmenleri ve yağ dinlendirme ve ayak yağı teknelerinin günümüze kadar sağlam geldiğini gördük. Köylüler 25-30 yıl öncesine kadar ayak yağı çıkardıklarını, ancak teknolojinin hızla gelişmesi ve yolların yapımıyla birlikte bu geleneksel usulden vazgeçtiklerini söylediler. Dernek Başkanı Bektaş OTURGAN, eskiden ayak yağı çıkarılan bu düzeneklerin korunarak ve düzenlenerek, köylerine gelen konuklara ve yeni yetişen gençlere eski gelenekleri yaşatacaklarını söyledi.
Baharın gelmesiyle birlikte köyün çevresini bölgeye özgü çiçeklerin sardığını gördük. Domuz baklaları harika renkleriyle baharın tüm canlığını gösteriyordu.
Beşparmak kayalarının üzerinde çıkan dam korukları, kırmızı beyaz renkleriyle doğada bir renk armonisi oluşturuyordu.
Eski yıllarda Güzeltepe’nin her yanında yetişen ve halk arasında salep olarak bilinen Serapias vomeracea orkidelerinin, doğadan sürekli toplanmaları nedeniyle günümüzde sadece insan izinin az olduğu bölgelerde kaldığını gördük.
Yüzlerce bitki türünün Güzeltepe’nin kayalıkları arasında kendisini korumayı başardığını ve bölgenin botanik açısından zenginliklerle dolu olduğunu gördük.
Köylüler eski yıllarda duydukları çakal seslerinin artık kesildiğini, yırtıcı hayvanların yok olmasıyla birlikte köylülerin en çok şikayet ettikleri hayvan olan domuzların çoğaldığını, tek tük olsa da oklu kirpileri gördüklerini söylediler. Arazide meşe palamutlarının çok olması nedeniyle, onlarca sincabın sevimli hareketleriyle ağaçtan ağaca koşuşturduklarını izledik.
Güzeltepe’nin batısındaki bir arazide yaptığımız araştırmada 50’ye yakın Antik Dönem mezarının geniş bir alana yayıldığını tespit ettik. Köylülerden, mezarlar konusunda bölgede bir araştırmanın yapılmadığını öğrendik.
Beşparmak Dağları’nın çevresindeki arazilerde gördüğümüz mezarlardan farklı olarak buradaki mezarların hemen hepsinin başlıklarında ve yanlarında çıkıntıların olduğunu gördük.
Kisir Çayı havzasına bakan mezarların tümü, ana kayalara oyulmuş dikdörtgen biçimli düzgün çukurlardan meydana gelmektedir.
Bölgedeki mezarların bazılarının tek, bazıların da çift olarak yan yana oyulduklarını ve üzerindeki semerdamlı ağır gnays kaya kapaklarıyla örtüldüğünü, muhtemelen Antik Dönem’de kapaklarının açılarak soyulduğunu sanıyoruz. Alandaki mezarların hepsinin kapaklarının açıldığını gördük. Yan yana oyulan çift kişilik mezarın üzerinde tek kapak bulunması, muhtemelen gömülen kişilerin aynı tarihte öldüğünü gösterdiğini düşünüyoruz.
Kayalara oyulmuş çift mezarın yanında duran zeytin ezme taşlarının varlığını sorduğumuzda, eski yıllarda köylülerin ezdikleri zeytinleri bu mezar çukurlarında bekletip sonra yağını çıkardıklarını öğrendik.
Oldukça geniş bir alana yayılan mezarların ortasında bulunan bir ana kayanın üzerine, oyularak bir merdiven işlendiğini gördük. Merdivenin yapıldığı kayanın zirvesi, bölgedeki tüm alanı görebilecek bir pozisyonda olması ve havaya yakınlığı nedeniyle, buranın kutsal bir alan olma ihtimalini düşündürmektedir. Alandaki tüm bulgular bölgeye ait taşlardan doğal arazi oluşumuna uyularak yapıldığı görülmektedir.
Merdivenle çıkılan kayanın altındaki düz bir kaya yüzeyinde bulunan doğal nişin altında işlenen bir figürün, alanın kutsal bir yer olduğunu düşündürmektedir.
Kutsal alan diye tahmin ettiğimiz yerin hemen altında, çok küçük bir şapel kalıntısı da bu yorumu doğrulamaktadır. Sadece yöre halkı tarafından bilinen bu ilginç buluntuların gerçek kimliğini, bilim insanlarının araştırmalarıyla çözüleceğine inanıyoruz. Bölgede yer alan binlerce yıllık tarihi kalıntılara sahip çıkılması, korunmalarının sağlanması ve ekoturizm etkinliklerine değer katması için, herkesin duyarlılık göstereceğine inanıyoruz.
Köyde duvarda sararan fotoğraftaki 70’li yılların cümbüş, keman ve davuluyla meşhur ünlü Selimiye çalgıcılarının yerini, günümüzde artık her türlü sesi taklit eden org alsa da, Güzeltepe’liler eski geleneklerini köylerinde yaşatmaya devam edeceklerini söylediler.