Ege Bölgesi’nin en büyük nehri olan Büyük Menderes Nehri, sularıyla binlerce yıldır bölgede yaşayan uygarlıklara hayat vermiş, buralarda yaşayan insanlar ürünlerini yetiştirmek, beslenmelerini temin eden balıkları avlamak ve ulaşımlarını sağlamak için menderesten yararlanmışlardır.
400 bin dönüm büyüklüğündeki Söke Ovası’na hayat veren Büyük Menderes Nehri, son yıllarda getirdiği kirlilikle hem biyolojik çeşitliliği hem de bölge insanını olumsuz olarak etkilemektedir.
Kıvrım kıvrım gelen menderes nehrinin bazı yerlerinde, zamanında yapılan müdahalelerle yatakları değiştirilmiş, azmak denilen eski menderes yatakları oluşmuştur.
Büyük Menderes Nehri’ne dökülen kimyasal atıklar ve geçmiş olduğu yerleşim alanların evsel atıkları balık ve bitki türlerinin azalmasına, tarımsal üretimde büyük düşüşlere, kıyı balıkçılığının gerilemesine ve deniz kirliliğine neden olmaktadır. Binlerce yılda oluşan ekolojik dengelerin son yıllarda bozulduğu gözlenmektedir.
Söke Ovası’nın birçok yerinde bulunan eski menderes yataklarında ve azmaklarda ise, kirlilik ulaşmadığı için biyolojik çeşitliliğin sağlıklı olarak devam ettiği görülmektedir.
Bu küçük sulak alanlarda yaban hayvanlarının yanı sıra, birçok kuş türü de barınmakta ve beslenmektedir.
Birçok su kuşunun azmaklarda bulunan sazlıkların içinde üremekte olduğu görülmektedir.
Menderesteki kirlilikten dolayı eski yıllarda yakalan yayın balıklarının görülmediği ve bölgede sarıbalık denilen sazanların oldukça azaldığı, menderesin aksine azmakların bu konuda daha iyi durumda oldukları yakalanan sarıbalıklardan anlaşılmaktadır.
Kış aylarında yağan yağmurlarla birlikte meydana gelen taşkınlar, ovayı sular altında bırakınca taşkın suları azmaklarla birleşmişti.
Taşkın sularıyla birlikte azmaktan ovadaki göletlere karışan sarıbalıklar, suların azalmasıyla birlikte balık avcıları tarafından yakalanmaya başladılar.
Menderes nehrinde kirlilikten dolayı pek görülmeyen iri sarıbalıkların temiz azmak sularında 4-5 kg. ulaştığı görülmektedir.
Gerek sarıbalıkların geleceği, gerekse bölgedeki ekosistemin sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için, küçük gen havuzları gibi duran eski menderes yataklarının ve azmakların mutlaka korunması gerekmektedir. Söke ovasındaki bu sulak alanlar bitkiler, kuşlar, balıklar ve yaban hayatı için çok önemli yaşam alanı oluşturmaktadır.
Bölgedeki yemek kültüründe sarıbalığın yeri çok önemlidir. Birçok yemek çeşidi olan sarıbalığın, “kılçık seçmesi” yemeği sadece Serçin Köyü’ne özgü bir yemek türüdür. 600 yıllık bir geçmişi olan Serçin’de Yörük kültüründe pek yeri olmayan bu yemeğin, Osmanlı Dönemi öncesine dayandığı ve günümüze kadar geldiği tahmin edilmektedir.
Söke Ovası’nda kış aylarında meydana gelen taşkın sularının azalmasıyla birlikte yakalanan sarıbalıktan yapılan kılçık seçmesi, 3 kg.dan büyük sarıbalıklardan yapılmaktadır.
Serçinli Emine KAVAK ve Fatma EVCİMEN’in tarifine göre, önce balığın derisi ince olarak keskin bir bıçakla yüzülür. Sonra büyük parçalar halinde kesilerek tencerede haşlanır. Haşlandıktan sonra etleri tek tek kılçıklardan ayıklanır.
3 kg.lık bir balık için tavaya 1 kg. zeytinyağı konulur. İçine 4 baş kuru soğan doğranarak atılır. Soğanların üzerine ayıklanan balıklar yerleştirilir. Balıkların üzerine 2 kaşık domates salçası ve 2 kaşık kırmızı toz biber konularak sürekli karıştırılır. Balıklar Pembeleşince ocaktan indirilir. Servis tabaklarına konularak üzerine acı pul biber serpilir.
Kılçık seçmesinin yanında köy ekmeği ya da bazlama ve turp, hardal gibi mevsim doğal otlarından yapılan ot ekşilemesiyle birlikte afiyetle yenilir.
Serçin’liler bu yemeği misafirlerine ikram ettiklerinde balık olduğunu söylemezler, yiyen kişilerde balık olduğunu anlamazlar ancak bir yiyen bu yemeği hayatı boyunca unutamaz.