
Aydın İline bağlı Karacasu’nun doğal ve kültürel zenginliklerini yerinde görmek için üyelerimizle birlikte bu hafta bir etkinlik düzenledik.Suyun önemine dikkat çekmek için, geçmiş yıllarda gürül gürül akan Bahçeköy şelalesine gittik. Doğa Koruma ve Milli Parklar tarafından Çağlayan Tabiat Parkı olarak ilan edilen doğa alanında kısa bir yürüyüş gerçekleştirdik.Asırlık çınarların içinden yürüyerek, suyu akmayan derelerin yanından geçerek, kuraklığın etkilerini hissettik.

Bahçeköy şelalesine geldiğimizde az da olsa suyun aktığını ancak eskisi gibi olmadığını gördük.Ancak hepimizi üzen, çağımızın en büyük hastalığı olan, hemen her su kıyısında gördüğümüz gibi burada da çöplerden oluşan atıkların, yenilip, içilip olduğu gibi çevreye atılmış olması oldu.Tekrar atılacağını bilsek de en azından temiz görünür belki atmazlar diye çevreye atılan plastikleri, şişeleri, kutuları vb. çöpleri poşetlere doldurarak köye götürdük.

Bölgenin doğal bir zenginliği olan şelalede, DKMP tarafından alanın nasıl kullanılması gerektiği girişteki tabelada yazılı olmasına rağmen, çevreyi kirletenlerin umurunda bile olmamaktadır.Bahçeköy'de bir hayır yemeğine denk geldik ve köylülerin davetini kırmadık, lezzetli yemeklerinden yedik.
Bahçeköy’den sonra, UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınan, adını aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit’den alan Afrodisias antik kentine geldik.
Profesyonel turist rehberi Hakan Bahçecioğlu’nun rehberliğinde antik kentin her karış noktasını gezdik.

Anadolu’da yapılan önemli restorasyonlar arasında gösterilen Tetrapylon ve Dünyanın en önemli antik yapılarından biri olarak kabul edilen 30 bin izleyici kapasiteli stadyumun hikayelerini yerinde dinledik.Afrodisias kentinin önemli yapıları arasında olan ve kentin Hıristiyanlaşmasıyla büyük bir kiliseye dönüştürülen Afrodit Tapınağı’nı ziyaret ettik.
Etrafı sütunlarla çevrili Tiberius Portikosu olarak anılan alanda suyun yönetimi hakkında bilgi aldık. Suların kontrol altına alınışını, Hadrian Hamamları için yedek su deposu olarak kullanılmasını, fazla sulardın verildiği kanalları inceledik.

1960’lı yılların başlarında, üzerinde Geyre köyünün evleri olan, daha sonra toprak altından çıkarılan tiyatronun son halini gördük.
Büyük bir tapınak kompleksi olan Sebasteion’ın görkemli duruşunu izledik. Ancak diğerleri gibi buradan da çıkarılan birçok eserin sergilendiği müzenin henüz açılmadığını gördüğümüzde üzüldük.

Afrodisias’ın büyüleyici yapılarını gezdikten sonra, tarihin en eski zanaatlarından biri olan çömlekçiliği yerinde görmek için Karacasu’nun seramik atölyelerine gittik.
Babadan oğula geçen bu mesleğin inceliklerini, ustaların ağzından dinleyerek, hünerli elleriyle meydana getirdikleri eserleri yerinde izledik. Üyelerimiz seramik ürünlerinden satın alarak ustalara katkıda bulundular. Hamuruyla da meşhur olan Karacasu’nun lezzetli pidelerinden tadarak etkinliğimizi bitirdik.
EKODOSD/KUŞADASI



