“Yeryüzünde cenneti görmek istiyorsanız, Gökova’yı görün” demiş ünlü deniz bilimci Kaptan Cousteau. Biz de harika cenneti görmek için Aşağı Mazı’da bulunan Hurma sahillerine geldik.
Hurma sahillerinden zirveye doğru bizi terletecek yokuşu tırmanmaya başladık.
Gökova’nın kırım kıvrım oluşmuş güzel koylarını izleyerek, tırmanışımızı sürdürdük.
Baharın tüm renkleriyle canlanmaya başladığı gördük.
Bahar çiçekleriyle dolu parkurda yürüdük.
Zirveden Gökova’nın muhteşem koylarını, Datça’nın dağlarını izleyerek dinlendik.
Ege Bölgesi'nde özellikle öksürüğe karşı kullanılan, çiçeklerinden yapılan çayın sakinleştirdiği ve baş ağrılarını geçirdiği bilinen, reçeli yapılan ve Romalıların banyo sularına güzel koksun diye çiçekleri serpilen lavanta ve kargan çiçeği olarak bilinen karabaş otlarının her yeri mora çevirdiğini gördük.
Hemoroit, saçkıran, mafsal ağrılarının tedavisinde, maya endüstrisinde, ciltçilik ve ayakkabıcılıkta yapıştırıcı olarak kullanılan ve ayrıca İtalya’da, Rigrano Garganico peynirlerinin üretiminde yapraklarından yararlanılan Çiriş otlarının gelin gibi süslendiklerini ve erkenden açtıklarını gördük.
Sıcak havada yorulan ayaklarımızı Arpabükü’nün serin sularında dinlendirdik.
Arpabükü’nün nadir görülen orkidelerini inceledik.
Arpabükü’nün muhteşem manzarasını arkamızda bırakarak tekrar tırmanışa geçtik.
Bodrum bölgesinde gümbet olarak bilinen su sarnıçlarını inceledik. Hala suyunun kullanıldığını öğrendik.
Parkurun sonuna doğru muhteşem bir koya geldik.
Koyun tüm güzelliklerini izleyerek dar patikadan yürüdük.
Dünya yatçılarının uğrak merkezi Çökertme son durağımız oldu. Herkes türküde geçen Çökertme’nin burası olduğunu sanıyordu. Türküde geçen Çökertme’nin Bodrum Yalıkavak’ta olduğunu söyledik.
Yazdan kalma sıcak günün yorgunluğunu Çökertme’nin tuzlu sularında çıkardık.
Çökertmeli Orhan usta masaları deniz kıyısına attığında herkes acıkmıştı.
Börülceli tarhana çorbasını, taze levrek balıklarını ve taş değirmende sıkılmış halis zeytinyağlı salatayla birlikte tahin helvasını iştahla yedik. Çaylarımızı kahvelerimizi içtikten sonra Kuşadası’na geri döndük.