GOBUSTAN - AZERBAYCAN
Azerbaycan’ın başkenti Bakü yakınlarında yer alan ve devlet tarafından tarihi doğa koruma alanı ilan edilen Gobustan, aynı zamanda UNESCO Dünya Miras Alanı listesinde yer almaktadır. Dünyanın en önemli antik kaya sanatı açık hava müzelerinden biri olarak kabul edilen Gobustan kaya resimlerinde; insan figürleri, av sahneleri, ritüel danslar, denizcilikle ilgili tasvirler, gök cisimleriyle ilgili bilgiler içermektedir. Özel koruma statüsü olan bölgeye dünyanın birçok yerinden turlar düzenlenerek, Azerbaycan turizminin gelişmesine önemli katkı sağlanmaktadır.
VALLEY OF FIRE STATE PARK / LAS VEGAS - ABD
Jeolojik oluşumları, kayaların erozyonla şekillendiği doğal kemerleri, hayvanlara benzeyen şekilleri, antik döneme ait petroglifleri ve yürüyüş rotaları gibi doğal ve kültürel zenginliklerin bulunduğu Valley of Fire State Park, Amerika’nın Nevada Eyaleti’nde, Las Vegas yakınlarındadır.
Atalarından kalan bölgedeki kaya sanatlarının geçmiş nesillerin mesajlarını ve ruhani ifadelerini taşıdığını, doğayla olan ilişkilerini ve inançlarını yansıttığını düşünen Moapa Paiute halkı bu bölgede yaşamlarını sürdürmeye devam etmektedir.
Devlet Paiute halkının, yaşam alanlarının ve buradaki doğal ve kültürel zenginliklerinin korunması için bölgeyi özel koruma bölgesi ilan etmiş ve kontrollü bir şekilde ekoturizm faaliyetleriyle de yereli desteklemektedir.
MONT BEGO - FRANSA
Mont Bego; Fransa’da Nice’nin 1 saat kuzeyinde, Fransız Deniz Alpleri’ndedir. Hayli yüksek olan dağın en önemli özelliği, kayaların yüzeyine kazınan MÖ 2000 yılına ait kaya resimleridir.
Dağda bugüne kadar yapılan araştırmalarda on binlerce resmin bulunduğu söylenmektedir. Resimlerin özelliği, ağırlıklı olarak boğa kafası (Gök Tanrısının Sembolü) kazınmış. Farklı öldürücü silahlar (Hançer, balta vb.) ve hayvanlar da görülmektedir. Çok az insan figürü bulunmaktadır. Doğal ve kültürel zenginlikleri nedeniyle devlet tarafından Milli Park statüsüyle korunma altına alınan Mont Bego, yürüyerek çıkılan, çıkışı zor bir destinasyon olmasına rağmen her yıl binlerce turistin katıldığı, belirli kurallarla ve deneyimli rehberler eşliğinde turlar düzenlenmektedir.
Rotadan ayrılarak kaya aralarına giren kişiler aniden çıkan görevliler tarafından uyarılmakta, uymayanlar hakkında yaptırım uygulanmaktadır. Her yerde bilgilendirme ve uyarı tabelaları (Elleme-üzerine basma-herhangi bir sıvı dökme vb.) var. Uymayanlara yüksek cezalar kesildiği görülmektedir. Mont Bego’da yaşayan yerel halkın, dağ Milli Park olsa da yaşam tarzını değiştirmeden yüzlerce yıllık geleneklerini sürdürdükleri ve ekonomilerine katkı yaptıkları görülmektedir.
LATMOS (BEŞPARMAK) DAĞLARI / AYDIN-MUĞLA / TÜRKİYE
Batı Menteşe Dağları’nın uzantısı olan Latmos (Beşparmak) Dağları, Aydın ve Muğla illeri arasında olup, doğal ve kültürel kaynak değerleri açısından ülkemizin en önemli yerleri arasında bulunmaktadır.
Yukarıda dünyanın 3 farklı noktasından verdiğimiz örneklerle uyuşan özellikleri, hatta onlardan çok daha zengin değerleri bulunmasına rağmen, aynı korumayı ve koruyarak kullanmayı ne yazık ki yapamıyoruz.

Latmos bölgesi, insanlık tarihinde Neolitik Devrim olarak adlandırılan yerleşik hayata geçişten sonra gelişen ve değişen yaşam biçiminin ifadesi şeklinde ortaya çıkan kaya resimleri ile, birbiri üzerine yığılı duran büyüleyici kaya yapıları ve mağara oluşumlarıyla, ünik bir kültürel ve doğal peyzaj alanı örneğidir.
Üslup ve konu bakımından Ön Asya ve Akdeniz Havzası’nda ve diğer kaya resimlerinin bulunduğu bölgelerde benzerine pek rastlanmayan ve bölgenin en eski resim sanatçılarının çizmiş olduğu kaya resimleri, Latmos Dağları’nın geniş coğrafyasında yer almakta, belki de Mont Bego’da olduğu gibi binlercesi her an bir kayanın altında keşfedilmeyi beklemektedir.
Latmos bölgesi sadece tarih öncesi dönemde değil, antik dönem, Bizans, Ortaçağ, Osmanlı dönemlerini de kapsayan yaşamın izleri bulunmaktadır.
Antik yollar, kaleler, savunma yapıları, yerleşim alanları, kaya yapılarıyla özgün bir mimari oluşturan manastırları ve freskleriyle Bizans sanat tarihi açısından da çok önemli bir yere sahiptir. Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı Dönemi’nde de bölgenin göçerler tarafından kullandıkları yayla ve kışla yerleşmeleri günümüze kadar ulaşmıştır.
Antik dönemde deniz, sonradan göl ve orman gibi birbirinden çok farklı ekosistemleri bünyesinde barındıran Latmos bölgesi, endemik bitki türleri, kuş çeşitliliği ve nesli tehdit altındaki memeli türleri açısından da çok önemli yere sahiptir. Dünyadaki benzerlerine bakıldığında, çok daha önemli özellikleri ve zenginlikleri bulunan bu doğal ve kültürel miras alanına ne yazık ki bugüne kadar yeterli bir koruma statüsü getirilememiştir.
Bunun tek nedeni de; bölgenin olağanüstü doğal peyzajını delik deşik eden, geri dönülmez tahribatlar yaratan, doğal ve kültürel zenginlikleri tehdit eden, çevreyi toz toprak içinde bırakarak yerelde yaşayan halkın sağlığını olumsuz şekilde etkileyen, köylülerin yolunu bozan ve köylerin içinden durmaksızın geçerek köylülerin mutsuz bir hayat geçirmesine neden olan ve içme sularını içilmez hale getiren maden ocaklarıdır.
Latmos Dağları’ndaki maden alanlarına bakıldığında bazı maden ocaklarının köylerle iç içe oldukları ve bazı köylerin maden yüzünden yok olma riski bulundukları görülmektedir.Latmos bölgesinde daha nice keşiflerin yapılacağı onca yer ve on yıllarca sürecek araştırmalar varken, bugüne kadar yapılan tahribatlar yetmiyor gibi, zeytincilik kanunuyla korunan alanlar da meclise sunulan yasa teklifiyle tehlike altına girmiştir. Latmos’ta zeytinciliğin antik dönem, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde yaygın bir şekilde yapıldığını, bizlere ulaşan zeytinyağı işliklerinden görmekteyiz. Günümüzde de zeytincilik bölge halkının en önemli geçim kaynakları arasındadır. Zeytincilik Kanununda istenen değişiklikler kabul edilmemeli, teklif geri çekilmeli ve Latmos bölgesi özel koruma alanı olarak ilan edilmelidir.
EKODOSD/KUŞADASI