Çarşamba Söyleşilerinde bu hafta Adnan Menderes Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Suat Ateşlier konuk oldu.“Kuşadası Yılancıburnu’ndan bulunmuş arkaik bir kouros heykeli” konulu bir sunum gerçekleştirildi.Yılancıburnu’nda arkaik bir heykelin bulunmasının önemine dikkat çeken Prof. Dr. Ateşlier gelen konuklara aşağıdaki çok önemli bilgileri görseller eşliğinde sundu. “2025 yılı Şubat ayında, Kuşadası Yılancıburnu’nda dalgaların aşındırdığı geç döneme ait bir duvarda devşirme olarak kullanıldığı anlaşılan, arkaik döneme ait bir kouros torsosu (genç erkek heykeli gövdesi) bulunmuştur.
Heykelin baş ve bacak kısımları kayıp olmakla birlikte gövde kısmı koruna gelmiştir. Eser Aydın Arkeoloji Müzesi’nde taşınarak koruma altına alınmıştır. Yılancı Burnu’nda 1982 yılında o dönem Selçuk Efes Müzesinde çalışan ve günümüzde Selçuk ilçesinde ikamet eden, Pamukkale Üniversitesi arkeoloji bölümünden emekli Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Büyükkolancı tarafından yapılan kurtarma kazılarında MÖ 570-550’lere tarihlenen ve muhtemelen Samos üretimi olan arkaik bir kore (genç kadın heykeli) heykel parçasının bulunduğu ve Selçuk Efes Arkeoloji Müzesi’nde koruma altına alındığı bilinmektedir.
Kore heykeli, Efes kazı heyeti üyesi ve konunun uzmanı Dr. Ulrike Muss ve Öğretim Üyesi Dr. M. Büyükkolancı tarafından Avusturya’nın saygın bilim dergisi Jahresheften des Österreichischen Archäologischen Institutes’in 1999’da basılan 68. Sayısında (sh. 34-36) yayınlanmıştır.
Yılancıburnu’dan bulunan Kouros’un göğsünde geç dönem yazı karakteriyle ters olarak yazılmış Grekçe bir yazıt vardır (“Tes Ekklesias”, Meclise/Kiliseye ait).
Bu yazıt muhtemelen heykelin devşirme olarak kullanıldığı evrelerden birine ait olmalıdır. Söz konusu yazıtın tam olarak tarihlendirilmesi ile kouros heykelinin geç dönemde hangi evrelerde, ne amaçla tekrar kullanıldığını da açığa çıkaracaktır. Eğer heykel Roma döneminde bir meclis binasında devşirme olarak protokol koltuğu (proedria) amaçlı kullanıldı ise, o kent içinde bir yerde meclis binası olduğunu gösterir.
Eğer yazıtta bahsedilen ‘Ekklessia’ya Ait’ vurgusu bir kiliseyi ve kilise envanterine geçtiğini ima ediyor ise, o takdirde o alanda veya yakınında bir erken hıristiyanlık kilisesi olması da muhtemeldir.
Yazıt heykelin göğüs ve karın bölgesini kaplayan derin oyuğun altına yazılmıştır. İlk incelemeler heykelin MÖ 6. Yüzyılın 2. Çeyreğine, muhtemelen MÖ 570’lere ait olduğunu ve gri damarlı Samos mermerinden yapıldığını göstermektedir. Samos’da, arkaik dönemde faaliyet gösteren bir atölyede yapılmış olması gereken kouros, başka yerleşimlerden bulunmuş olan çok sayıdaki benzer heykel buluntularından yola çıkarak, Yılancıburnu yarımadası ve gerisinde uzanan antik kente ait bir tapınağın kutsal alanını işaret eder.
Söz konusu kouros ve 1982’de aynı alandan bulunmuş olan kore heykelleri bu alanda MÖ 570’lerde henüz hangi tanrı veya tanrıçaya ait olduğunu bilmediğimiz bir tapınağın varlığını net şekilde ortaya koymaktadır.
Bu heykeller bir başka antik kentten taşınma değil, benzer çok sayıdaki örnekten edindiğimiz tecrübeyle sabittir ki, o alanda veya çok yakınındaki bir kutsal alana, tapınağa kentin hayırsever, asil ve ileri gelen aileleri tarafından adak olarak dikilmişlerdi.
Strabon (14. 1. 20), Samosluların ana karada Marathesion kentine sahip olduklarını, daha sonra anlaşma yolu ile Ephesoslulara ait olan Neapolis kenti ile değiş tokuş yaptıklarını belirtir.
Bu durumda, söz konusu kent değiş tokuşu eğer MÖ 6. Yüzyıl ortalarından önce gerçekleşmediyse, 1982 yılında bulunan arkaik kore ve 2025 Şubat ayında bulunan, Samos mermerinden yapılmış arkaik kouros heykelleri, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi, arkeoloji bölümü öğretim üyesi Doç.Dr. Aydın Erön’nün gerçekleştirdiği yüzey araştırmalarında net olarak saptadığı üzere en azından MÖ 5. Bin yıldan beri yerleşim gördüğü kesinleşen Yılancıburnu yerleşiminin Marathesion antik kenti olması gerektiği tezini desteklemektedir.”
Prof. Dr. Ateşlier ve arkadaşların yapacağı çalışmalar Kuşadası’nın tarihine ışık tutacağı ve ileride yapılacak kazı çalışmaları sonucunda da çok önemli verilerin ortaya çıkacağı görülmektedir.
Kentin içinde böylesine önemli bulguların çıkması Yılancıburnu’nun değerini daha da artırmıştır.
Alanın büyük bir bölümü 1. derece arkeolojik sit sınırları içinde yer almakta olduğundan bugüne kadar kamu yararı ve kültürel mirasın korunması ilkesi doğrultusunda yapılaşmalar engellenmiştir. Yılancıburnu sadece kültür varlıklarıyla değil, aynı zamanda başta Posedonia oceanica türü deniz çayırları olmak üzere birçok deniz canlısına ev sahipliği yapan koyla bütüncül bir şekilde korunarak geleceğe taşınmalıdır.
Yapılan sunumdan sonra konukların sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Suat Ateşlier’e, Prof. Dr. Raika İsabel Onmuş, Doç. Dr. Sedat Akkurnaz ve Ahmet Azbazdar tarafından EKODOSD’un teşekkür belgesi takdim edildi.
EKODOSD/KUŞADASI