Batı Menteşe Dağları ve özellikle bu dağların batıya olan uzantısındaki vahşi coğrafyasında yer alan Beşparmak Dağı; zengin bitki örtüsü ve içinde binlerce mağara barındıran devasa boyutlardaki kayalarıyla, önemli bir yaban hayatına ev sahipliği yapmaktadır.
Engebeli, sarp ve geçit vermeyen arazi koşullarının olduğu bu dağlar; savunma, saklanma ve tapınma amacıyla, tarih öncesi insanlara kadar giden bir süreç içinde, barınma yeri olarak kullanılmıştır.
1980’li yıllara kadar yaban hayatının zengin bir şekilde devam ettiği bu dağlar, Anadolu Parsından, Akkuyruklu kartala kadar birçok yırtıcıyı da bünyesinde barındırmıştır. Nesli tükendiği sanılan Anadolu Parslarıyla bu dağlarda karşılaşan onlarca insanın hala hayatta olmasının, parsların ne kadar kısa bir süre önce tüketildiğini göstermektedir. Deniz seviyesinden, yüksek dağlara kadar birçok farklı habitatta yaşayan, saklanabilmesi için ormanlar olduğu kadar taşlık ve kayalık alanları da tercih eden Boz ayılar, Beşparmak Dağı’nda önemli bir hayvan türüydü.
Bir zamanlar Beşparmak Dağı’ndaki ayı nüfusunun çokluğu, ürettikleri bal açısından yöre insanlarını bazen sıkıntıya sokmaktaydı.
Dağda bal üretimi yapan arıcılar ballarını Boz ayılara kaptırmamak için, kayalardan faydalanarak yöre halkının kovanlık diye tabir ettiği arı evlerini keşfetmişlerdi.
Beşparmak Dağları’nın zengin bitki çeşitliliği ve devasa kayalıkları arasında görülen kovanlıklardan, zamanında bölgede büyük bir ayı popülasyonu yaşadığı anlaşılmaktadır.
Genellikle kestane ağacının gövdesi oyularak yapılan kara kovanlar, balı çok seven boz ayılardan korumak için, Beşparmak Dağı’nın devasa gnays kayalıkları üzerine yerleştirilirdi.
Arıcı kara kovanların olduğu kayanın üzerine ağaç merdivenle çıkar, işini yaparak aşağıya iner ve merdiven kaldırılırdı. Ayı ise yüksek kayanın üzerine tırmanamadığından balları yiyemezdi.
Verimi az, bakımı zor olan kara kovanların yerini günümüzdeki arı kovanları almış ve zaten ayılarda kalmamıştı.
Kara kovanları ayılardan koruyan kovanlıkların bazıları hala sağlamlığını korusa da, birçoğu kullanılmadığından harap hale gelmiştir.
1991 yılında Eğridere hurmacık mevkiinde görülen son ayıdan sonra, dağda pek ayıya rastlayan olmamış.
Bu hayvanların nesillerinin azalmasının birçok nedenleri bulunmaktadır. Bölgede kuşaktan kuşağa geçen bir hikaye de bunlardan birisidir. “1900’lu yılların başında Söke’de yaban hayvanı derisi ticareti yoğun bir şekilde yapılmaktaydı. Özellikle bakir bir coğrafya olan Beşparmak Dağı’nda yaşayan Anadolu Parsı ve Ayıların postunu elde etmek isteyen deri tüccarları, yöre insanlarından talep ettikleri bu postları yüksek parayla almaktaydı. Silahı bulunanlar silahıyla, taş tuzaklarla, zehirle ve demir kapanlarla avlanan bu hayvanların postları yüzülerek, Söke’li deri tüccarlarına satılmaktaydı. Bir gün deri tüccarlarından birisi “bu ayıların hep derisini getiriyorsunuz, bir seferinde de dirisini getirin” der. Ağacın üzerinde kıstırdıkları bir ayıyı etkisiz hale getirerek, sıkıca bağlayıp öküz arabasıyla Söke’deki deri tüccarlarına teslim edip, paralarını alırlar.”
1980’li yıllara kadar, Söke Albayrak caddesinde bulunan bir deri tüccarının dükkanındaki çeşitli yaban hayvanı derisi ve ayı postları, yakın bir zamana kadar bu hayvanın avlandığının önemli bir göstergesidir.
Ayıların azalması sadece bu olaylarla değildir. Boz ayıların yaşam alanlarına maden ocakları açılmıştır.
Yaklaşık 30 yıldır dağın birçok alanında açılan maden ocakları, bölgenin benzersiz doğal dokusunu yok etmekte, insan sağlığını olumsuz etkilemekte, toprağı ve bitki örtüsünü kirletmekte ve yaban hayatındaki tür sayılarını azaltmaktadır.
Barınma alanları olan kayalıklar dinamitlerle patlatıldığından, yaşam alanları daralan boz ayılar kaybolmuşlardı.
Oldukça iri ve korkutucu cüssesine rağmen insanlarla karşılaşmak istemeyen ayılar, karşılaşsalar bile hemen kaçmaktadır. Bafa Gölü’nün kuzeyi Beşparmak Dağı’nın güney yamaçları oldukça bakir bir coğrafyaya sahiptir.
Bu bölgelere, dağda sığırlarını bırakan ve ayda birkaç sefer hayvanlarının durumunu bakmak isteyen kişiler tarafından ayak basılmaktadır. Beşparmak Dağı’nın güney yamacında sığırlarının durumunu bakmak isteyen Köprüalan Köyü’nden İrfan AVCI, sabah erken saatlerde arazisine geldiğinde 2 ayı görünce heyecanlanır. Birisi küçük siyaha yakın renkte, diğeri yaklaşık 200 kg. ağırlığında kahverengi olan boz ayıları görür ve telefonunun kamerasını ayarlayıncaya kadar ayılar kaçar.
Geçtiğimiz yaz aylarında Yeşilköy’e yakın kayalık arazilerde bulunan armut ağaçlarının dallarının kırılması, ayıların yaptığı şüphesini uyandırmıştı. Çünkü bölgede ayıların armudu çok sevdiklerinden yemek için ağaçların dallarını kırdıkları bilinmektedir.
Dar bir alana sıkışıp kalsalar da, canlı olarak ayıları gören bir kişinin olması, bu dağda bittiği sanılan ayıların hala yaşamaya devam ettiğini göstermektedir. Önemli olan bu ayıların nesillerini devam ettirerek, korunmasını sağlamaktır. Ürünlerine zarar verdikleri için köylülerin en büyük sıkıntısı olan yaban domuzlarının yavrularıyla da beslendiği bilinen ayılar, dağdaki doğal dengeyi olumlu etkilemektedir. Ayıların tekrar görülmesi bizleri çok sevindirmiş ve heyecanlandırmıştır. Bu konudaki araştırmalarımız ve bölgeye foto kapan kurulması için girişimlerimiz devam edecektir.
Karia'nın hava tanrısı ve Eski Anadolu'nun dağ tanrısının çok eski söylenceleriyle dolu olan bu kutsal dağda; binlerce yıl önce büyülü törenlerin yapıldığı kutsal alanlar, mitolojik efsaneler, arkeolojik yerleşimler, zengin bitki çeşitliliği, tarih öncesi kaya resimleri, benzersiz kaya yapıları bulunmakta ve önemli bir yaban hayatı devam etmektedir. Bölgede koruma-kullanma dengesi gözetilerek yapılacak ekoturizm etkinliklerinin, bu dağların asıl sahipleri olan gelir seviyesi düşük Beşparmak köylerini kalkındıracağına ve onları daha da korumacı yapacağına inanıyoruz.