Bu haftaki etkinliğimizde, adını körfeze ve buradaki dağlara veren Latmos antik kentine gittik. Doğanın tüm güzelliğinin sergilendiği coğrafyada hem yürüyüş yaptık hem de doğal ve kültürel zenginlikleri yerinde gördük. Profesyonel turist rehberi Hakan Bahçecioğlu geçmiş uygarlıklar açısından bölgenin önemi ve tarihi hakkında bilgilendirme yaparak, doğru projelerle yapılacak turizmin hem bu coğrafyanın korunmasını hem de bölge halkına önemli katkı sağlayacağını anlattı.
Latmos antik kentinin yükseltilerinden Bafa Gölü’nün harika panoraması izlendi. Çıkışı engebeli olan, Ortaçağda keşişlerin yerleştiği ve ayin yeri olarak seçtikleri, duvarlarına İsa’nın yaşamından sahneler resmettikleri İsa Mağarası gezildi. Ortaçağda ibadet yeri olarak kullanılan ve resimlerinin oldukça tahrip edildiği görülen mağarada yapılan araştırmalarda bulunan taş aletler ve keramiklerden mağaranın tarih öncesi dönemde de kullanıldığı düşünüldüğü söylendi.
İngiliz asıllı Richard CHANDLER’in, Anadolu’da birlikte dolaştığı mimar Nicolas REVETT ile 1765 yılında Latmos’a geldiğinde İsa Mağarası’na çıkarak kara kalemle isimlerini yazdığı ve imzalarını attığı yer görüldü. Kubbe biçimindeki tavanında tahtta oturan İsa’nın ve diğer aziz figürlerini simgeleyen resimlerin yer aldığı Pantokrator Mağarası da gezildi. Tarih Öncesi Dönem’den günümüze kadar yaşamın devam ettiği ve bu kültürlere ait mirasların yer aldığı coğrafyanın önemine vurgu yapıldı.
Latmos (Beşparmak) Dağları’nın kuzey ve doğu bölgelerini delik deşik eden madencilik faaliyetlerinin, Bafa Gölü’yle bütünleşen olağanüstü güzellikteki doğal peyzajını da bozmaya başladıkları görüldü. Doğal ve kültürel kaynak değerleri açısından bütünlük oluşturan Bafa Gölü’nün ekolojik sorunları ve Latmos Dağları’ndaki tahribatların durdurulması için özel bir koruma statüsünün verilmesi istendi. Aynı zamanda kuş gözlemcisi olan Prof. Dr. İsabel Raika Durusoy Onmuş tarafından Sıvacı Kuşu ve yuvaları anlatıldı ve Bafa Gölü’ndeki nesli tehlike altında bulunan Tepeli Pelikanlar izlendi. Nadir bitki türleri incelendi.
Geçmişi 16. Yüzyıla dayanan, yaklaşık 80 yılı bir ailenin sorumluluğunda geçen ve çevresindeki köylerle birçok sosyal olaylara konu olan, acı-tatlı hikayelerin geçtiği Sakızburnu dalyanındaki çiftlik ziyaret edildi. Her geçen yıl çöken binaların adeta bir taş yığını haline geldiği, geçmiş yıllarda havyarların kurutulduğu tezgahların parçalanarak yakıldığı, kuzuluk demirlerinin sökülerek yok edildiği, eğer bir koruma projesi yapılmazsa tamamen yok olacağına dikkat çekildi.
Bafa Gölü’nün Menderesle etkileşimi, su giriş ve çıkışları, kanalların toprakla kapatılması ve bunun sonucunda göle olan olumsuz etkileri anlatıldı.
Buradaki çiftliğin, Bafa Gölü’nün doğal güzelliklerini, tarihi ve kültürel zenginliklerini, kuşları ve balıklarını, aynı zamanda burada yaşanan hikayelerinin anlatıldığı bir ziyaretçi tanıtım merkezine dönüştürülmesi halinde, ekoturizm açısından bölgeye büyük zenginlik katacağı belirtildi.
Aynı zamanda Bafa Gölü’nün biyolojik çeşitliliğinin korunması ve göldeki kirlilik sorunlarına çözüm bulacak çalışmaların yapılabileceği bir araştırma merkezinin kurulmasının, göl ekosistemi için çok önemli olduğuna vurgu yapılarak ilgili kurumların bu alana sahip çıkmaları istendi.
EKODOSD/KUŞADASI