Kuşadası kıyılarına kent içine bakıldığında, doğal olarak kalmış iki alan görülmektedir. Bunlardan biri 400’e yakın bitkinin yetiştiği Kemerönü mevkii doğal alanı olup, diğeri de altında antik bir şehrin yattığı bilinen Yılancı Burnu’dur. Toprağın aşınmasıyla meydana çıkan bir Kuros heykeline ait parça, duyarlı bir vatandaş tarafından görülerek ilgili kurumlara bildirildi.
Antik dönemden kalan arkeolojik bulguların kıyısal alanında ve sualtında hiçbir kazı çalışması yapılmadan bile görülebilen Yılancı Burnu’nda, yarımadanın batısındaki sahilde akıntı toprağın, dalgalar tarafından aşındırılmasıyla ortaya bir Kuros heykeline ait parçanın çıktığı, orijinal yerinde olmadığı, Bizans Dönemi’nde üzeri kazınarak devşirme malzeme olarak kullanıldığı anlaşıldı.
Aydın Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun kararıyla, Aydın Arkeoloji Müzesi uzmanlarınca yerinden alınan parça, Aydın Arkeoloji Müzesi’ne götürülerek koruma altına alındı.
Ege’nin hemen tüm kıyı kentlerinde olduğu gibi, Kuşadası’nın da kuzeyden güneye uzanan kıyılarında, geçmiş yılların uygarlıklarından kalan kültürel zenginlikler görülmektedir. Turizmin baskısıyla birlikte geçmişten günümüze meydana gelen yapılaşmalarla nelerin kaybedildiği dahi bilinmemektedir.
Günümüze kadar ulaşan doğal ve kültürel değerlerimizin gelecek kuşaklara devredilmesi tüm Kuşadalıların sorumluğundadır.EKODOSD üyesi arkeolog Levent Kutbay’ın aktardığına göre “ 90’lı yıllarda yine Yılancı Burnu mevkiinde bir Kuros parçası bulunmuş ve Efes Müzesine götürülmüş.
Arkaik döneme özgü ayakta duran genç erkek heykellerine Antik Yunan da Kuros denilmektedir. Mısır sanatı etkisinde bacaklardan biri, genellikle solda bir adım ileride, kollar vücutla birleşmiş ve eller yumruk yapılmış olarak betimlenmiştir. İlk kez M.Ö. 615-590 arasında görülmüştür. Bu heykeller çoğunlukla genç yaşta ölmüş delikanlılar ya da Olimpiyat Oyunları'nda başarı kazanmış genç atletlerin mezar taşı veya anıtsal işareti olarak kullanılmıştır. Kuroslar yine aynı döneme ait Kore adı verilen giysili kadın tasvirleri ile büyük boyutlu mermer heykellerin ilk örnekleridir.
Yılancı Burnundaki antik yerleşimin Antik yazar ve coğrafyacı Strabon’un ( MÖ 64 - MS 24) bahsettiği Marathesion yada Neapolis kentlerinden biri olma ihtimali kuvvetlidir. Ancak alanda yapılan yüzey araştırmalarında bulunan seramikler kap parçaları burasının çok daha erken tarihlerden beri iskan edildiğini kanıtlamıştır. En eski kap parçaları erken tunç çağına (MÖ 3000 - MÖ 2000) aittir. Yılancı Burnu yarımada kıstağından çok daha geniş bir alana yayılmıştır ve ne yazık büyük bir kısmı siteler altında kalmıştır.”
EKODOSD/KUŞADASI