Sığ ve köklü su bitkilerinin yoğun olarak bulunduğu Azap Gölü, 5 yıl öncesine kadar besin bakımından zengin bir göl olup, su kuşları ve su canlıları açısından zengin bir sulak alandı. Göl içerisinde bulunan sazlıklar, buradaki biyolojik çeşitliliğin en önemli parçaları olup, burada yaşayan canlılar için hayati önem taşımaktaydı.
2007 yılında meydana gelen kuraklık sonucunda göldeki su tamamen kurumuştu.
Kuruyan göldeki tüm canlılar ölmüş, bütün balık türleri telef olmuştu.
2008 yılı kış aylarında meydana gelen yoğun yağışlarla birlikte göl tekrar suyla dolmaya başlamıştı. Gölü sürekli gözlem altında tutan derneğimiz EKODOSD, Onursal üyelerimizden olan SDÜ Rektörü Prof.Dr. Metin Lütfi BAYDAR’dan bilimsel yardım istemişti.
Üyelerimizden SDÜ Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi bilim adamlarından Yrd. Doç.Dr. Erol KESİCİ’yle işbirliği yaparak, gölle ilgili bilimsel çalışmalar başlatılmıştı. Çıkan sonuçlar, ilgili kurumlarla paylaşılmış ve gölle ilgili iyileştirme yapılması için uyarılmıştı. Geçtiğimiz yaz aylarında göldeki sazlıkların kurumaya başladığı, göl tabanından gaz çıkışının olduğu, balık ölümlerinin yaşandığı ve bu balıkları yiyen kuşların öldüğünü tespit etmiştik.
Yapılan çalışmalara Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Fen -Ed. Fakültesi Biyoloji Bölümünden Prof. Dr. Okan Külköylüoğlu’da katkı yaparak, bentik (dip) çamurundaki kirlilik, dip biyolojik yapısı ve çeşitliliğinin durumu hakkında çalışma yapmıştı. Gölden alınan çamur örneklerinde yapılan limnolojik araştırmaların sonuçlarının SDÜ ile birlikte yapılan yorumlarında, sulak alanlarda en zor koşullarda bile yaşayan organizmaların, Azap gölü’nde belirlenen türlerin tanısıyla, gölde yaşamakta güçlük çektiği görülmüş ve birim alanında bulunması gereken canlıların tür sayısı ve miktarının çok az olduğu belirlendiği ifade edilmiştir.
Derneğimiz EKODOSD, SDÜ Yrd. Doç.Dr. Erol KESİCİ ve ekibiyle birlikte bugün Azap Gölü’nde bir yıl boyunca programlanan kış dönemi incelemelerinde bulunmuştur.
KESİCİ “Gölde yapılan gözlemler ve yapılan su kalitesi analiz ve ölçümlerde, suyun iletkenliği ve PH’ı, gölün her tarafında aynı olduğu ve gölde plantonik canlıların yok denecek kadar az olduğunu göstermektedir. Su çok durgun olmasına rağmen bir- iki tür ve sayıdaki su kuşlarının dışında gölde hiçbir canlılık hareketi yoktur. Dipte oksijenin çok düşük olduğu görülmektedir.
Suyun, her alanda stabil olması gölün çok kötü olduğunu göstermektedir. Gerekli önlemler alınmazsa, önümüzdeki yaz daha kötü olacağı kesindir. Göller de canlıdır. Nasıl ki ağır hasta olan bir kişiye kan vermek yeterli değil, hastanın içindeki soruna çare bulmak önemliyse, gölde aynıdır. Göle bu yıl çok su gelmesine rağmen, gölde iyileşme yoktur. Çünkü içindeki sorun giderilmemiştir.
Gölün canlılığı kaliteli sudaki böceğiyle, kuşuyla, bitkisiyle ve balığıyla olur. Tüm bunları bir araya getirecek gölün, yıllar öncesi ortamını korumak gerekliydi. Özellikle kamışlık-sazlıklar alan kuşağı çok önemlidir. Azap Gölü’nde çok kısa bir dönemde kamışlık-sazlıklar yok olmuştur.
Kalan sazlıklara bakıldığında, bitkilerin üzeri alglerle kaplı olduğu ve dipteki kökünün kararıp çürüdüğü görülmektedir. “saz olmazsa, kaz olmaz” diye bir Akşehir deyimi vardır. Bu deyiş göllerin yaşanası ekolojik yapısını en iyi şekilde özetlemektedir. Göllerin bir doğal dengesi vardır ve bu canlı denge dünden bugüne değil, yüzlerce yılda oluşmuştur. Bitkisiyle, hayvanıyla müdahaleler olmadıkça yaşamını sürdürmektedir. Gölün bitkileri, su canlılarının besin kaynağı, barınağı, üreme alanı ve suyun temizleyicileridir. Gölün yaşamı için kontrollü bir şekilde korunması gerekir. Kamışlık-sazlıkların gelişmesi için, yaşama alanlarının havalandırılması ve iyileştirilmesi gerekir.
Gölün su bitkisi çeşitliliği ve miktarı kararlı olsaydı, suyun kalitesi de iyi olurdu. Azap Gölü bu haliyle kokmuş-çürümüş bir su birikintisi konumundadır. Çözüm; Gölün doğal yapısının bilim dışı müdahaleler yapılmadan korunmasıydı. Bugün ise; gölün doğal yapısını bozmadan ölçüm sonuçlarına göre kontrollü olarak dip çamurunun, mekanik yöntemle temizliğinin yapılması ve gölün çevresinin, bilhassa tarımsal atıklardan korunarak, iyileştirilmesi. Gölün su kalitesini sağlayacak diğer önemli unsurlardan birisi de; su girişlerinin – kaynaklarının korunması ve göl suyunun sirkülasyonudur. Gölde kontrollü saz ve kamış şeridi oluşturulmalıdır.” Dedi.
Eski yıllarda görülen sakar mekelerin olmadığı görülmüş, tüm göl gezilmesine rağmen 2 adet sakar mekenin varlığı tespit edilebilmiştir. Göldeki olumsuzluğu gösteren en belirgin işaretlerden birisinin, önceki yıllarda var olan Elmabaş patkaların birden yok olmasıdır. Bu kuşlar suya dalarak dipteki otları yediklerinden, gölün durumunu görerek tehlikeyi fark edip terk ettikleri görülmektedir.
Azap Gölü’nü en iyi takip edenlerden birisi de Yeşilköy’lü balıkçı Mehmet DALKILIÇ’tır. Balık avlama ihalesini 8 yıldan bu yana alan, geçtiğimiz yıl gölde meydana gelen balık ölümleri nedeniyle gelir elde edemeyen ve ekonomik sıkıntı içine düşen DALKILIÇ, mevcut sözleşmesinin iptali için başvurusuna gelecek cevabı beklemektedir. “Eğer sözleşmeyi iptal etmezlerse, ben yandım…” demektedir. Çocukluğundan beri gölle yakın ilişki içinde olan DALKILIÇ “ Azap tarihinin en kötü yıllarını yaşıyor, göle her gelişimde kahroluyorum, bir şey yapamamanın üzüntüsünü yaşıyorum” dedi.
Azap Gölü’ne bugüne kadar gereken önem verilmemiştir. Sadece kış ayları beklenmiş, kışın yağmurlar yağınca ve menderes taşınca gelen sularla göl dolmuştur. Bu yıl su seviyesi en üst seviyeye çıkmıştır. Su hayattır ama gelen sular, Azap’a hayat vermekte güçlük çekmektedir. Azap’ta hayat kalmamıştır. Göle büyük oranda tatlı ve temiz su girmesine rağmen, göl suyunun rengi katran gibidir. Göldeki su kuşları geçen yıllara göre en az seviyededir. Kuşların en fazla olması gereken bu aylarda bile, parmakla sayılacak kadar kuş görülmektedir. Kuşlar bir yerin yaşam göstergesidir. Kuşların olduğu yerde hayat vardır.
Azap Gölü her geçen yıl daha kötüye gitmektedir. Gölde sorunlarda bellidir, çözümlerde… Göl ağır hastadır. Hastaya tedavi için acil bir müdahale gereklidir. Müdahaleyi yapacak uzman ekipler bir an önce harekete geçmelidir. Su çok önemlidir. Su hayattır. Ancak her suda da hayat yoktur.