Bilindiği gibi balıklar, su kuşları, zengin bitki ve hayvan çeşitliliği ile birçok türün yaşamasına olanak sağlayan sulak alanlar, aynı zamanda bölgenin iklimini de doğrudan etkilediğinden çok önemli ekosistemlerdir. Bölgemizdeki Bafa ve Azap gölleri, Büyük Menderes Deltası gibi sulak alanlar genellikle Büyük Menderes Havzası’nın en alt noktalarında yer almaktadır. Havza boyunca yerleşim alanlarının ve sanayi tesislerinin kimyasal ve evsel atık suları, bu sulak alanlarımızı kirletmektedir. Yaptığımız gözlemlerde her geçen yıl bölgemizdeki sulak alanların ekolojik yapısı daha kötüye gitmektedir. Bu yıl Dünyada Ramsar Sözleşmesi'nin 40. Yılı kutlanmaktadır. 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü’nde sadece kutlama değil, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi sulak alanlarımıza sahip çıkarak acil ve etkin çözümler geliştirmeliyiz.
2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü nedeniyle derneğimiz üyelerinden SDÜ Eğirdir Su ürünleri Fakültesi bilim adamlarından Yr. Doç. Dr. Erol KESİCİ’nin açıklamasında “
Sulak alanların aşırı ve bilim dışı kullanımla 2000 li yıllara taşınmasının çok zor olduğu gören/ düşünen çok sayıdaki dünya ülkesi 1971 yılında İran’ın RAMSAR kentinde Sulak Alanların Korunması Sözleşmesine imza atarak bu yaşam alanlarını uluslar arası boyutta korumak için söz vermişlerdir. Türkiye bu tarih de sözleşmeye o zaman taraf olmayıp, 22 yıl sonra (30.12. 1993) bende tarafım demiştir. Sulak Alan Sözleşmenin gerekleri 17.05.1994 tarih ve 21937 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, sulak alanlarının korunacağına dair dünyaya verdiği sözü, ülkemizde de yasalların güvencesine almak için Sulak Alanları Koruma Çalışmaları ve Mevzuatı’nı hazırlamıştır.
Hazırlanan sulak alan koruma yasalarının; 4915 Sayılı Kanun; 4. mad. 4 paragrafında “…canlıların üremesine ve korunmasına imkan veren doğal yaşam ortamları zehirlenemez, sulak alanlar kirletilemez, kurutulamaz ve bunların doğal yapıları değiştirilemez” hükmü gereği sulak alanların kirletilmesi, kurutulması ve doğal yapılarının değiştirilmesi yasaklanmıştır” der de;
Bafa Gölü
2872 Sayılı Çevre Kanunu, Biyolojik çeşitliliği koruma ve kullanma esasları, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının ve ilgili diğer kuruluşların görüşleri alınarak belirlenir” der ve (e) bendin de de; “Sulak alanların doldurulması ve kurutulması yolu ile arazi kazanılamaz. Bu hükme aykırı olarak arazi kazanılması halinde söz konusu alan faaliyeti sahibince eski haline getirilir” der de;
Gölü besleyen her kaynak sanayi, evsel, tarım alanların atık bırakma kanalına dönüşmüştür. Sudaki kirlilik gölde balık ölümlerine neden olmaktadır.
Bu gün gelinen noktada verilen sözlere ve uygulanmayan yasalarla göllerimizi koruyamadık/korumadık.
Yerkürenin en zengin ve en üretken ekosistemleri olan göllerimiz, denizlerimiz, akarsularımız, yer altı sularımız canlı topluluklarının hayatta kalmaları ve gelişmeleri için çok önemli ve kritik öneme sahiptir.
Gelişen teknolojiye rağmen insanlar; canlıların yaşam kaynaklarını oluşturan sulak alanların önemi bir kenara bırakarak daha çok para kazanmak isteğiyle doğal kaynaklarımızı bilim dışı kullanımla yaşanan çevre felaketlerin (su-besin kıtlığı-kirliliği, seller, kuraklık, toprak kaymaları, buzulların erimesi vb.) tek sorumlusudur. Bu gün dünyanın yarısı suya çok güç koşullarda ulaşmakta ve yer küre çok ciddi kuraklık tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Dünya Sulak Alanlar Günü bu gün ne amaçla kutlanmaktadır? Kutlanmalı mıdır? Anılmalı mıdır?” dedi.