Cuma günü, Aydın Söke’ye bağlı Bağarası beldesinde ve Koçarlı’ya bağlı Güdüşlü köyünde ve
bazı çevre köylerde lokal olarak meydana gelen şiddetli yağmur sonucunda oluşan sel, hem can
hem de mal kaybına yol açmıştır.
Derneğimiz üyelerinden oluşan bir ekip, seller ve taşkınların olduğu bölgelerde bir inceleme
gerçekleştirmiştir.
Beşparmak Dağları’nın kuzey bölgesinde kalan özellikle Koçarlı ve Söke’ye bağlı köyler,
şiddetli yağmurlarda derelerin ve çayların taşması sonucu yıllardır sular altında
kalmaktadır.
Kış yağmurları yüzlerce yıldır olduğu gibi Aşağı Büyük Menderes Havzası’nı taşkın ovası yaparak,
hem tarlaları hem de köyleri sular altında bırakmaktadır.
Kış aylarında bazı köyler adeta Venedik’e dönmektedir.
Özellikle Söke Ovası’nın güney bölümü Çine barajı yapıldıktan sonra taşkınlardan kurtulacak
denilirken, daha ilk yağmurlarda böyle olmadığı menderesin kollarından olan Sarıçay ve
Beşparmak derelerinin taşkınlarıyla görülmüştür.
Sel baskınlarında en büyük darbeyi Güdüşlü Köyü almıştır.
Çeşmesinden su içildiğinde kızların kısmeti açıldığına inanılan Koçarlı’ya bağlı Güdüşlü
Köyü’nün, Aydın folkloründe yeri olan bir de türküsü bulunmaktadır.
Güdüşlünün çeşmesi
Ne hoş olur içmesi
Annem ne güzel oluyor
O yarla dalga geçmesi
Haydi
yavrum yana doğru yana doğru
O yar açmış kollarına bana doğru
Güdüşlü boğaz içinde
Güzelleri
var bağlar içinde
Güdüşlüyü Allah korusun
Bir yarim var içinde
Selden sonra köye dolan iş makinaları ve kamyonlar, köyün içinde biriken tonlarca kumu
temizlemeye çalışmaktadır. Köylüler ise çaresizlik içinde ne yapacaklarını bilememektedir.
Güdüşlü Köyü’ne akrabalarını ziyarete gelen hamile bir bayan ve eşi araçlarıyla sele
kapılmış, eşinin tüm çabalarına karşılık yeni gelin sular içinde çırpınarak yaşamını
yitirmiştir.
Son yılların en şiddetli yağışının olduğu bölgede en büyük hasarı Güdüşlü Köyü görmüştür.
Tam olarak hasar tespitleri çıkmamasına rağmen, köyün içinde bir çok alanda gözle görülür
tahribatlar meydandadır.
Bir yandan iş makinaları çalışırken bir yandan da köylüler kendi imkanlarıyla köydeki
hasarları düzeltmeye çalışmaktadır.
Birçok büyükbaş ve küçük baş hayvanın telef olduğu köyde, onlarca araçta hurdaya dönmüş
durumdadır.
Evlerinin içi çamurla dolan ve beyaz eşyaları sularla birlikte sokaklarda dolaşan köylüler
şaşkınlık içindedir.
Sular çekildikten sonra kalan kumlar, tüm köyü olduğu gibi köyün yanındaki ağaçların
gövdelerine kadar doldurmuş vaziyettedir.
İş makinaları sadece yolları açarken, köylüler evlerine, damlarına ve bahçelerine dolan
kumların nasıl temizleneceğini düşünmektedir.
Köylüler verdiği tahribat nedeniyle Güdüşlü deresine kızarken, aslında sellerin oluşmasına
en büyük etkenlerden birisinin derenin üzerine yapılan köprülerin yapım hatası olduğunu
gördük. Köprüler düz, alçak ve ortasında destekleyici kolanlar yapılarak tasarlanmış.
Şiddetli yağmur sonucu dağda oluşan onlarca dere, Güdüşlü Deresi’ni besleyerek suyun
debisini ve hacmini yükseltmiş, ayrıca önüne çıkan ağaç ve çalıları da beraberinde getirerek
köprüde biriktirmiş. Biriken çalılar ve kütükler suyun önünde bir bent oluşturmuş. Arkadan
gelen sular yanlardaki duvarları patlatarak evleri ve bahçeleri doldurmuş.
Bir yandan süratli bir şekilde yatağında giden sular, 90 derece kesiştiği ikinci köprünün
üzerinden diğer evleri sular altında bırakmış.
Evini su basan ve su çekildikten sonra kalan çamurların içinde eşyalarını bulmaya çalışan
yaşlı ve yalnız kadının çaresizliği yürekleri sızlatıyordu.
Civar köylerde de bir çok hasarlar oluşmuş. Hasarların en büyük nedenlerinden birisi dere
kıyılarına konutların ve damların yapılması. Yıkılan duvarlardan içeri giren sular, evlerin
temellerini boşaltarak tehlikeye sokmuş.
Bölgedeki birçok tarla, bahçe, narenciye ve zeytin ağaçları sular altında kalmış.
Köylerin bir türlü çözüm bulunamayan en önemli ve en büyük sorunlarından biri olan çöpler,
sellerle birlikte tüm doğaya yayılmıştır.
Büyük Menderes Nehri’ni besleyen en önemli kaynaklardan birisi de Sarıçay’dır.
Sarıçay yatağının geniş olması nedeniyle, yanıbaşındaki Çalışlı köyünde bir tahribat
yapmamış. Bu köyde daha çok dağdan gelen kütükler ve odunlar çayın içinde köylüler
tarafından yakılmak üzere toplanmaktadır.
Sarıçay yatağında hızla giderken, Karaatlı Köyü civarında seddeyi patlatarak ovayı sular
altında bırakmış, ancak Çalışlı Köyü’nün sular altında kalmasını önlemiş.
Selden sonra en gerekli şey içme suyu olduğundan, felaketten etkilenen halk çeşmelere hücum
etmiştir.
En büyük hasarın yaşandığı yerlerden birisi Söke’ye bağlı Bağarası beldesi olmuştur. Burada
hasarın oluşmasındaki nedenler açıkça görülmektedir. Beşparmak Dağları’ndan gelen Sarp
Deresi’nin üzerine konutlar ve iş yerleri yapılmış.
Köyler arası geçişi sağlayan Sarp Deresi üzerindeki köprünün, aynı Güdüşlü Köyü’ndeki köprü
gibi yapıldığı görülmektedir.
Kolonlu ve alçak şekilde yapılan köprüde, suyun şiddetli ve yoğun olarak gelmesi, aynı
zamanda getirmiş olduğu ağaç ve odunlarla su geçişini tıkaması, tüm bölgeyi sular altında
bırakmıştır.
Bölgedeki tüm evlerin duvarlarının yıkılmasına ve tonlarca kum altında kalmasına yol
açmıştır.
Bağarası’nda bir can kaybı olmaması sevindirirken, birçok maddi hasar, büyük ve küçükbaş
hayvanın telef olması üzmüştür.
Sarp Deresi’nin sol yanına yapılan konutlar, sağ yanına yapılan yolla iyice daraltılarak
olası felaketlere her zaman hazır beklemekte olduğu açıkça görülmektedir.
Bağarası Beldesi’ndeki yukarı mahallelerde, yıllar önce dere olan yatağın yanlarına konutlar
inşa edilmiş ve evlerin arasındaki derenin üzerine yol yapılmış.
Günümüzde yol olan yıllar öncesinin deresi, şiddetli yağmurla birlikte harekete geçerek,
kendi yatağının üzerine yapılan parke taşların altından kumları çekmiş ve yol çökmüştür.
Şiddetli yağmur yıllar önce yapılan hatayı meydana çıkarmış. Derenin beldenin merkezine
indiği yerde büyük bir çarşı oluşturulmuş. Gelen sular yatak bulamadığı için, birçok ev ve
dükkanlar sular altında kalmış.
Aşağı Büyük Menderes Havzası’ndaki bu taşkınlar bir döngü olarak yüzlerce yıldır aynı
şekilde devam etmektedir. Tüm bunlar bilinmesine rağmen yanlış yerde yapılaşmalar, plansız
köprüler ve temizlenmeyen dere yatakları ve doğal bitki örtüsünün yok edilmesi sonucunda
felaketlerin kaçınılmaz olduğu görülmektedir.
Evrenin özünün su olduğunu, suyun hem yıkıcı gücünü hem de sonsuz ve tükenmez oluşunu,
Mısır’da Nil’in taşkınlarını gözlemleyen Milet’li Thales, tüm bunları günümüzden 2500 yıl
önce görmüş.
Sularıyla geçmiş olduğu yörelere antik çağlardan bu yana hayat veren Büyük Menderes Nehri ve
Beşparmak Dağları’ndan menderese katkı yapan dereler, bölgeye felaket değil yine hayat
vermesi için yaşanan olaylardan büyük ders alınmalıdır.
Bölgede “evimi her yıl su basıyor, bıktım artık” diyen vatandaşın, evini dere yatağına
yaptığının bilincine varması ve özellikle ilgili kurumların felaketlerden sonra önlem almak
yerine, felaketten önce önlem almasının daha doğru olacağı bilinmelidir.
İlgili kurumlar yukarıda barajlarla uğraşırken, felaketlere neden olan çaylar ve dereler
ihmal edilmektedir. Buradaki çaylar ve dereler dozer sokularak dozercinin bilgisine göre
temizlenmesi yerine, olası felaketlerin önlenmesi için bu suların geldiği havzada, planlı
mühendislik çalışmalarıyla suyun hızını kesecek ıslah sekileri, depolama yapıları için etüd
çalışmalarının yapılması daha doğru olmalıdır. Özellikle su kenarlarında bulunan doğal bitki
örtüsünün yararları açıkça görülmektedir.
Söke’ye bağlı Çalışlı, Karaatlı, Kalçık, Bağarası, Akçakaya, Pamukçular, Kisir, Sayrakçı,
Nalbantlar, Yeşilköy, Yeniköy, Burunköy, Çalıköy ve Karacahayıt gibi köyleri şiddetli
yağışlarda ve taşkınlarda sualtında bırakan Sarıçay, Kargın ve Kisir çaylarıyla birlikte
onlarca dere,
menderesin önemli kaynaklarıdır. Bir etüd çalışması yapılmadığı sürece bu akarsular bölgeye
her zaman risk oluşturacaktır.
Gerek riskli yerlerde evleri olan vatandaşların, gerekse konuyla ilgili olan kurumların bu
felaketten ders çıkararak, acil önlem için hemen harekete geçmesi gerekir.
Suyu durdurmak mümkün değildir, su yolunu bulur.