Türkiye’nin en önemli turizm kentlerinden birisinde yaşıyoruz. Dünyanın birçok ülkesinden gelen binlerce insanı konuk ediyoruz. Ancak yaşadığımız coğrafyayı misafirimiz olan bu insanlara yeterince tanıtabiliyor muyuz? Daha doğrusu kendimiz çevremizdeki zengin biyolojik çeşitliliğin farkında mıyız?
Dünyada yalnız ülkemizde yetişen birçok endemik bitki türü bulunmaktadır. Tüm Avrupa ülkelerinde 2500 endemik tür bulunurken, ülkemiz 3000 endemik türüyle Avrupa’yı geçmektedir. Ancak bu zenginliği yeterince koruyabiliyor muyuz? Gerekli hassasiyeti gösterebiliyor muyuz? Yaban hayvanı türlerinde olduğu gibi, bitki türlerinin habitatlarının da giderek artan tahribatlar sonucu hızla yok olduğunu görebiliyor muyuz?
Bulunmuş olduğumuz coğrafya bitki çeşitliliği açısından zengin türlere sahiptir. Ancak koruma-kullanma dengesi gözetmeden, plansız bir şekilde gelişen turizmle birlikte, doğal kaynaklarımızın birçoğu tahrip edilmiş ve kalanlarda büyük tehdit altına girmiştir. Bitki ve hayvan çeşitliliğinin zengin olduğu alanların farkına varıp, onları tanıtıp, gerekli duyarlılığı göstermek zorundayız.
Kuşadası’na 15 dk. Uzaklıktaki Küçük Menderes Havzası önemli bir biyoçeşitlilik alanıdır. Yanı başında Türkiye’nin en önemli antik kenti Efes’in bulunduğu havzada, önemli sulak alanlar, bitki ve hayvan türleri bulunmaktadır.
Gebekirse Gölü Yaban Hayatı Koruma Sahası içinde birçok memeli ve kuş türlerinin yanı sıra önemli bitki türleri de yaşamaktadır.
Bugünlerde Gebekirse Gölü’nün yanındaki Zeytinköy’ün dağları, sarıçiğdem tarlalarına dönmüş durumdadır.
Sevgililerin birbirine iltifat olarak kullandıkları sarıçiğdemler, yüzlerce yıllık türkülerimize konu olmuş, ülkemizin yetiştirdiği ünlü halk ozanlarının şiirlerinde geçmiştir.
Sordum sarı çiğdeme
Sen nerede kışlarsın
Ne sorarsın be derviş
Yer altında kışlarım
Sordum sarı çiğdeme
Senin benzin ne sarı
Ne sorarsın be kardeş
Anam yer, babam yağmur
Dünyada Crocus drysanthus olarak bilinen sarıçiğdemler,
Süsengiller familyasındandır.
Sarıçiğdemler Dünyada birçok ülkede kültürü yapılıp süs olarak kullanılırken, Zeytinköy’ün dağlarında doğal olarak yetişmektedir.
Akdeniz ikliminin hakim olduğu bölgemizde son yıllarda tahribatlar yaşansa da birçok makilik alan bulunmaktadır. Yaz-kış yaprağını dökmeyen türlerden oluşan makiler, barındırdığı ağaççıklar ve çalı türleri ile kıyılarımızda biyolojik çeşitlilik bakımından olağanüstü zengin bir bitki örtüsü oluşturmaktadır.
Birçok insanın yanı başından geçerken kayalık ve çalılık bir arazi olarak değerlendirdikleri bu alanlar biyolojik açıdan bir açık hava müzesi niteliğindedir.
Kendine özgü güzel kokuları olan makiliklerin içinde, altın sarısı renkleriyle doğanın zenginliklerini sergileyen sarıçiğdemler, bu bitkilerden birisidir.
Kuşadası’na bir çay içimlik mesafedeki bu zenginliklerin korunması için, bu değerleri tanımalı ve tanıtmalıyız.
Coğrafyamızın sahip olduğu doğal güzellikleri ve biyolojik zenginlikleri yabancı konuklarımıza da tanıtarak, koruma-kullanma dengesi içinde yapılan ekoturizm faaliyetlerini geliştirmeliyiz.
Artan nüfus yoğunluğu, meydana gelen sürekli yapılaşmalar, insanların bitmez tükenmez hırsları, bilinçli ve bilinçsizce yapılan tahribatlar, ekolojik dengeyi bozmaktadır. Bu bozulmalar sonucunda da yaban hayatı ve bitki zenginlikleri zarar görmektedir.
Çevre kirliliğinin en büyük göstergelerinden biri olan çöpler, Zeytinköy’ün dağlarını altın rengine dönüştüren sarıçiğdemlerin olduğu bölgede kötü bir örnek oluşturmaktadır. Doğal alanlar ve biyolojik çeşitlilik bizlerin ortak mirasıdır, bizim sorumluluğumuz bu mirası korumak ve gelecek nesillere aktarmaktır.
Bir Pazar günü, siz de çocuklarınızla birlikte Zeytinköy’ün dağlarındaki altın renkli sarıçiğdemleri görmek isterseniz, Kuşadası-Selçuk yoluna girdikten 15 dk sonra bu zenginliklerin içindesiniz. Zeytinköy’ün kahvelerinde sıcak çayınızı içerken, şapkalarının üzerine sarı yağlıklarını takmış ihtiyarlara “biz buraya sarıçiğdemler için geldik” deyin ki, zenginliklerinin farkına varsınlar ve onları korusunlar.