Aydın İlinin Çine İlçesine bağlı Alabayır köyünün güneyinde, Kırksakallar köyünün doğusunda yer alan, Türkiye’nin belki de en enteresan antik yerleşimi Gerga bulunmaktadır.
“Bana göre daha büyüleyici bir yer yoktur” diyen George BEAN’ın haklı olduğu, antik yerleşim yerine gelince anlaşılmaktadır.
Karia tarzındaki duvarlarla çevrilen yerleşim yeri bakir bir bölgededir. Eski Karia kutsal alanı olan Gerga, Heredotos’a göre, tanrıça Kar(Gar)’a ilişkin tapınımıyla bölgesel bir önem taşımaktaydı. Roma Dönemi’nde önemini yitirerek Gergakome adıyla bir köy durumuna dönüşmüştü. Gerga bölgesinde bulunan birçok kayanın üzerinde, devasa boyutlarda birçok yazı ve işaretler bulunmaktadır.
Bölgede küçük kare planlı birçok yapı görülmektedir. Hepsinin önleri açık bir şekilde ve çatıları büyük yassı tek bir taştan oluşmaktadır.
Bir yoruma göre bu yapıların mezar olduğu düşünülse de, George BEAN’a göre, çeşme yapıları olduğu söylenmektedir.
Yapıların hepsinin içinde yazılar ve figürler bulunmaktadır.
Antik yerleşimin alt bölümünde yer alan piramit şeklinde yükselen iki taş stel bulunmaktadır.
Stellerin her ikisinin üzerinde Gerga yazmaktadır.
Stellerin hemen altında yöre kayalarına oyulmuş bir şekilde, üzüm ya da zeytin sıkmaya yarayan ancak gerçek amacı kesin olarak bilinmeyen bir yapı bulunmaktadır.
Tapınağın batısında yer alan bölümde, günümüzde yığıntı parçalanmış bir şekilde görülen ve zamanında olağanüstü olarak değerlendirilen anıtsal bir heykel bulunmaktaymış.
George BEAN’ın kitabında belirtildiği gibi, 1899 yılında Fransız araştırmacı G. Cousin tarafından yüksekliği yaklaşık 5 mt. Olan heykel sağlam olarak görülmüştür. G. Gousin “kocaman ağzıyla ve birbirinden ayrık küçük gözleriyle kesinlikle anormal” olarak tanımladığı baş, bugün yerinde görülmemektedir.
Heykelin bulunduğu bölümde, yarım daire şeklinde sıralanmış ve Cousin’in yorumuna göre, heykelin ayak parmakları olduğu söylenen parça, hala görülmektedir.
Yerleşim yerindeki en önemli ve göze hemen çarpan mükemmel bir şekilde korunmuş bir yapı bulunmaktadır. Çatısıyla birlikte mükemmel bir mimari oluşturan bu yapının, George BEAN tarafından bir tapınak olduğu söylenmektedir.
Çatısına değin günümüze kadar ayakta kalabilmiş bu harika eserin alınlığının üzerinde Yunan harfleriyle “Gergas” yazılıdır.
Anıt yapının çatısına bakıldığında, yassı taşlar ve taş kirişlerin mükemmel bir işçilikle ahşap görüntüsü verildiği görülmektedir.
Bir yıl önceki ziyaretimizde anıtsal yapının İçerisi karanlık ve taşlar yerindeydi.
Bugün baktığımızda, arka bölümde sanki bir pencere açılmıştı.
Bu muhteşem tapınak binlerce yıldan bu yana oluşan depremler ve hava koşullarına rağmen dimdik ayakta kalmış. Arka bölümü daha bir yıl öncesine kadar böyleyken, bugün bir şeylerin değiştiği görülmektedir.
Tapınağın arkasındaki blok kayaların yerinden çıkarılmış olduğu görülmektedir.
Muhtemelen hazine tutkunları tarafından bir şeyler aranmış. Belki de aranmaya devam edilecek.
Ama bir gerçek var ki, bu taşlar yerine konmazsa tapınakta zaman içerisinde bir değişiklik olacağı kesin görülmektedir. Fiziksel olarak taşlar yerinden oynamıştır. Hava koşulları veya depremler, bu harika görünümlü eseri yerle bir edebilir. Aynı heykelde olduğu gibi, eski fotoğraflarına bakarak burada muhteşem bir tapınak vardı diyebiliriz.
Gerga’nın komşusu olan, çam ağaçlarıyla çevrili ve içinden derelerin aktığı küçük bir zeytinliğin sahibiydi Alabayır’lı İsa amca.
Efe, zeybek hikayelerini ve bölgedeki mistik hikayeleri anlatmasını çok severdi. Denizi çok merak ettiğini, askere giderken bir kere denizi gördüğünü söyler, o koca vapurların suyun üstünde nasıl durduğunu sorardı. Mahcup delikanlı edasıyla konuşurken, kesinlikle yüzümüze bakmaz, cebinden gümüş tabakasını çıkarıp tütün sarardı. Bir de definecilere çok kızardı. Onlara kazıcı derdi. “Tüfekle çok kazıcı koşturdum ben bu dağlarda, delik deşik ediyorlardı buraları, ama beni görünce hepsi kaçıyorlar” diyordu. Gerga fazla kazılamamışsa, belki de bunu İsa amcaya borçluydu.
Ama İsa amca artık yok… Gerga’da bir şeyler olmaya başlamış…
Gerga’nın gizemli ve benzersiz yapıtlarından başka, sanki tüylerini kaşımaya çalışan kuşlara benzeyen kayalar gibi birçok figürler çıkaracağınız doğal anıtlarda bulunmaktadır. Tarihiyle, doğasıyla, kaya yapılarıyla ve yaban hayatıyla benzersiz özelliklere sahip bu bölge mutlaka korunmalı ve tanıtılmalıdır.