Kuşadası – Söke karayolunun batısında Uydu kentin karşısında yer alan makilik tepenin etrafında büyük boyutlarda duvarlar bulunmaktadır. Eski yıllarda Batı yamaçlarında sıcak su kaynağının olmasından dolayı tepenin adı “Ilıca Tepe” olarak geçmektedir.
Sahil siteleri sapağında yer alan Ilıca Tepe’nin üzerindeki sur duvarları, Kuşadası ve civarındaki en eski mimari yapılar olmakla beraber Batı Anadolu’da da bu kadar erkene tarihlenen surlar enderdir.
Dev boyutlu kayalardan inşaa edilmiş surlar, yapım tekniğinden yola çıkarak M.Ö. 2. bine tarihlenmektedir.
Ilıca Tepe’nin batı ucunda yol kenarında yoğun şekilde görülen kargılar bir tarihi saklamaktadır.
Etrafını kargıların ve makiliklerin sardığı yerde tonozlu bir yapı sanki dün yapılmış gibi sağlamlığını korumaktadır.
Roma ya da Bizanslılardan kaldığı düşünülen bu yapı, 1960 yıllardan bu yana karşısındaki sahilde kumsala kurulan çardakları, çadırları, yılların Sümerbank tesislerini ve günümüzün modern tesislerini kargıların arasında bakarak, kendi özgün yapısını korumuş.
Antik Dönem’den bu güne yer altından çıkan ve yöre insanlarına şifa dağıtan suları, her şeye rağmen hala çıkmaya devam ediyor.
Daha 20-30 yıl öncesine kadar Söke’den ve Kuşadası’ndan gelen insanlar, suyun içinden çıkardıkları bu çamurları vücutlarına sürerek, ciltlerini güzelleştiriyor ve rahatlıyorlardı.
Bugün sazlıklar içine gizlenmiş, belki de bu nedenle koruna gelmiş tonozlu ılıca yapısının içindeki şifalı sular ve siyah çamur, Roma ya da Bizans Dönemi’nden bu yana insanları mutlu etmiş.
Tonozlu Ilıca yapısı Kuşadası’nın kıyıda köşede kalmış tarihi yapılarından birisidir.
Buradaki doğal yapı günümüzde büyük bir hızla tükettiğimiz doğal ve kültürel değerlerimizin, hala varlığını sürdürdüğü nadir örneklerden birisidir.
Çamurlara bulandıkları ve sularında şifa aradıkları Ilıcanın güzel günlerini anlatan yöre insanları “ Bizler büyüklerimizle Ilıca’ya gelerek çamura bulanırdık. Simsiyah çamuru vücudumuza, yüzümüze sürdüğümüzde birbirimize bakar gülerdik. Çamur vücudumuzda önce kurur, renk değiştirir sonra da yıkardık. Ertesi gün vücudumuzda bir rahatlama olur, cildimizde bir parlaklık meydana gelirdi. Şimdi çocuklarımız burayı hiç bilmiyorlar, belki de bir gün burası da yok olup gidecek” diyorlar.
Tonozlu Ilıca yapısının etrafına dökülen molozlar ve çöpler, yöre insanlarını haklı çıkarabilir.
Yapıların etrafında her türlü çöpe rastlamak mümkün.
Günümüze kadar gelebilen Tonozlu Ilıca yapısını, şimdiki çocukların çocukları da görebilmesi için, çevresiyle birlikte korunması gerekir. Genellikle bu tür yapılar sit kapsamına alınarak, koruma altındadır denilir. Bunun yeterli olmadığı her yerde görülmektedir. Önemli olan bu değerlere gösterilen duyarlılık, hassasiyet ve sahip çıkılmasıdır.
Hem doğal hem de tarihi güzellikteki Tonozlu Ilıca yapısının çevresine çöp, moloz atıklarının dökülmesi önlenmelidir. Yapının önüne dikilecek bir tabelada Antik Dönem’den günümüze kadar olan sürecin anlatılması, yerli-yabancı herkesi bilgilendirecek ve duyarlılığa teşvik edecektir.