1800'lü yılların sonlarında Priene'de kazı yapan Theodore Wiegand, Kurşunlu Manastırı’nı ziyaret ettiği zaman, bir kaç din adamının işlevini sürdürdüğünü belirtmişti. Wiegand’ın ziyaret ettiği yıllarda bile manastırın yapılarının ne kadar sağlıklı ve iyi durumda olduğu net bir şekilde görülmektedir. Ancak günümüze kadar geçen süreç içinde, muhteşem bir doğanın içine kurulmuş ve her mevsim ayrı güzelliklerin görüldüğü manastırın başına neler gelmiş, hatta gelmeyen kalmamış.
EKODOSD Onursal üyesi olan Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bizans Sanatı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zeynep MERCANGÖZ , çeşitli yıllarda geldiği manastır hakkındaki izlenimlerini şöyle anlatmıştı; 1989 yılında ilk kez geldiği manastırda, ağaçlar ve çalıların içinde kaybolduğunu, hatta kilisenin güney ve doğu yüzlerini yapıyı kuşatmış sarmaşıklar nedeniyle görmenin mümkün olmadığını, daha sonraki dönemlerde yerel belediye tarafından bir temizlik yapılarak görünür kılındığını söylemişti.İlk ziyaretiyle son ziyareti arasında geçen uzun süreç içinde, avlunun merkezindeki kilisenin kubbesi üzerinde yetişen ve yıllar geçtikçe yüzlerce kilo ağırlıkları ile yapıyı ezen bazı ağaçların gövde ve kökleriyle 800 yılı aşkın kilise duvarlarını patlatarak içten içe yok ettiğini anlatmıştı.
Kuşadası’nın bir kültür hazinesi olan manastırın yapılarının üzerindeki ağaçlarla ilgili bir önlem alınıp, denetimli bir temizlik yapılmazsa, hızla yok olup gideceği konusunda bir uyarıda bulunmuştu.
Kurşunlu Manastırı’nın; geçmişin Mykale, bugünün Samson Dağları’nın, Davutlar’a bakan yüzünde, birden fazla su kaynağının yani ayazmaların arasında harika bir coğrafya da yer aldığını, manastırında içinde yer aldığı yeşil çevrenin, Milli Park'tan geri kalmayacak zenginlikte ve çeşitlilikte olduğunu, eğer Kurşunlu Manastırı’nın içinde yer aldığı orman dokusu Milli Park sınırlarına dahil edilecek olursa, burasının daha kontrollü ziyaretçileri olacağını, doğa ve tarihin daha iyi korunabileceğini belirtmişti.
Kurşunlu Manastırı, Batı Anadolu’nun en güzel coğrafyalarından biri olan Samson Dağları’nın orta yerinde olup, çevresindeki bitki ve ağaç türleri açısından benzersiz güzelliklere sahiptir.Arkeolojik sit kapsamında olan, ancak çevresindeki bölgenin koruma statüsü olmaması nedeniyle yıllarca defineciler tarafından kazılan, bir türlü sahip çıkılamayan Kuşadası’nın önemli kültürel miraslarından biridir.Kendi adının reklamını yapmak için yıllar önce kilisenin duvarlarına yazan bir vatandaş, tarihi yapıya zarar vermiş ve daha sonra bu yazının silinmesi için epey çaba sarfedilmişti.
Manastırın içinde ve çevresinde ateş yakılarak mangal yapılması hem tarihi dokuya zarar vermekte, hem de ekolojik hassasiyeti bulunan bölgeyi yangın açısından tehdit etmekte ve içilen içkilerin boş kutularının tarihi duvarların içine sokulması ise utanç verici olmaktadır.Bakımsızlıktan dolayı, kilise kubbesinin üstünde onlarca kızılçam ağacı bitmiş ve geçen süreç içinde ağaçların kökleri, duvarları içten içe patlatmaya başlamış ve üstünde iyice büyüyen tonlarca ağaç yapıyı tehdit hale gelmişti.
Bu sorunun giderilmesiyle ilgili değerlendirmelerden sonra Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’nun izinleriyle, Aydın Arkeoloji Müzesi denetiminde, Doğa Koruma ve Milli Parklar tarafından kubbenin üzerindeki ağaçlar alınarak, bir ölçüde kilise yapısı rahatlatılmıştır.Bir iyileştirme ve güçlendirme çalışması olmadığından , kilise içindeki kubbenin taşıyıcı payelerinden biri tamamen yıkılmıştır. Şu an taşıyıcı tek payenin tuttuğu kubbenin her an çökme tehlikesi bulunmaktadır. Ne yazık ki yavaş yavaş tarihi yapının çöküşünü üzülerek izlemekteyiz.
Kurşunlu Manastırı kışın doğa yürüyüşçüleri tarafından, yazın ise jeep Safari grupları tarafından ziyaret edilmektedir. Doğa yürüyüşçüleri manastırın durumunu bildiklerinden kilise içine girmeden ziyaretlerini tamamlamakta, turist grupları ise çoluk-çocuk kilisenin içine girerek fotoğraf çektirmektedir.
Her an çökme tehlikesi bulunan kilise içine girilmesi son derece tehlikelidir. Onlarca turist kafilesinin girdiği kilisenin kubbesinin çökmesi halinde bir facia yaşanabilir. Her gelenin içeriye rahatlıkla girdiği, bir önlem ya da bir uyarı tabelası bulunmadığından, kilisenin durum hakkında bilgi sahibi olmayan gruplar rahatlıkla ziyaret edilebilen bir yer düşüncesiyle kendilerini güvende hissederek içeri girmektedir. Bu konuda acıl bir önlem alınıp, bir an önce kubbenin çökmemesi için gerekli güçlendirme çalışmaları yapılmalıdır.
Doğru bir restorasyon ve alanda yapılacak kazı çalışmaları sonucunda, Kuşadası ve Aydın çok önemli kültürel bir değer kazanmış olacaktır. Eğer bu çalışmalar yapılmazsa bir gün manastırdan taş yığınından başka bir şey kalmayacaktır. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan bu konuda acil bir iyileştirme çalışması talep ediyoruz.
Manastırın çevresindeki suların aktığı alan, adeta bir mesire yerine dönmektedir. Samson Dağlarındaki ormanların yoğun bulunduğu, bitki çeşitliliğinin zengin olduğu bir alanda sürekli olarak ateş yakılarak kebap yapılması, sadece manastır bölgesini değil, yanı başında bir doğa hazinesi olan Milli Parkı da tehdit etmektedir. Burada ateş yakılması ve çevre kirliliği mutlaka engellenmelidir.
En önemlisi de; önceki yıllarda bilim insanları ve kurumlarla birlikte Kuşadası’nda gerçekleştirdiğimiz, Milli Parkın sınırlarının Kurşunlu Manastırı’nı da içine alacak şekilde genişletilmesi çalıştayında çıkan sonuçların hayata geçirilmesidir.Doğa ve tarihin iç içe olduğu ender yerlerden biri olan Kurşunlu Manastırı’nın, iyileştirme çalışmalarının yapılması ve korunması halinde, yılın 12 ayında yapılacak ekoturizm faaliyetleri için, bölgenin önemli bir destinasyonu olacaktır.