1960’lı yıllarda, küçük bir tatil kasabası olan Kuşadası’na, uzun boyu, gösterişli fiziğiyle bir İngiliz kadın gelir. Kent Kemal başta olmak üzere, Adalılarla dostluklar kuran ve herkesin sevgi ve saygısını kazanan bu kişi İngiliz leydisi Rosemary Baldwin’dir.Kuşadası’nı ve çevresindeki doğal alanlara hayranlık duyan Rosemary, ilk geldiği 1958’lerde Samos Boğazı’nı tekneyle geçerken, antik Mykalea adıyla anılan Samson Dağları’nın hakim olduğu inanılmaz güzellikteki yarımadaya bakarak “Büyük bir tutkuyla aşık oldum ben bu coğrafyaya.
Kuzey yamaçlarında kamp yaparak uzun süre geçireceğim, leopar seslerini dinlediğim Dilek Yarımadası’nı, Samos Adası’nı, Colophon ve Lebedos antik şehirlerini gören Kuşadası’ndaki evimin muhteşem manzarasının bir parçası olacağı aklımdan geçmezdi. Aşık olduğum bu yarımadadaki bitki topluluklarını hiçbir yerde görmedim. Bitkiler adeta birbirine girmiş, olağanüstü bir güzellik sergiliyorlardı.” Demişti.
Büyük hayranlık duyduğu Dilek Yarımadası’nın Milli Park yapılmasında önemli katkıları olmuştu.Hayatı film gibi olan Rosemary Baldwin’in Kuşadası’yla ve dostlarıyla ilgili çok hatıraları vardır. Ancak bir yer daha vardır ki, yaşamının sonunun noktalandığı ve çok sevdiği Bafa Gölü’dür burası.Yaşamının önemli bir bölümünü Bafa Gölü kıyılarında geçiren Rosemary Baldwin, bitmez tükenmez bir enerji ve heyecan ile çalışarak, çok sevdiği gölün önemini dünyada çok geniş bir kitleye duyurulmasını sağlamıştı.
En büyük hayallerinden biri de, hayranlıkla izlediği kuşların yaşam alanlarının korunması, bu önemli doğa alanının Tabiat Parkı olması, kuşlar sayesinde dünyadaki kuş gözlemcilerinin Bafa’ya gelerek bölge insanının ekonomisine önemli katkı yapmasıydı. Bu nedenle Birdlife İnternational ve Royal Society for the Protection of Birds (RSPB) gibi kuruluşlarla iletişime geçmişti.
O yıllarda bir kuş gözlemevi planı çizdi. Çizmiş olduğu gözlemevinin planını, günümüzde WWF-Türkiye’nin yönetim kurulu üyeliğini yürüten, dönemin DHKD’nin başkanı olan Nergis Yazgan’a teslim etti. Nergis Yazgan da, Baldwin’in bu hatırasını EKODOSD derneğine bağışladı.
1993 Noelinde İtalya’da kızlarının yanında otururlarken başını öne eğen Rosemary Baldwin’e kızı “anne neden başını eğdin konuşmuyorsun” diye sormuş. Cevaplamayınca Rosemary’in öldüğünü anlamış.
Daha sonra vasiyeti gereği krematoryumda yakılarak külleri bir kavanoza konulup Türkiye’ye getirildi.
Kapıkırı’ndan çıkan balıkçı kayıkları içinde Rosemary’inin kızları, Rahmi KOÇ, Kısmet Otelin sahibi Hümeyra (Özbaş) Sultan, Eşref Sencer KUŞÇUBAŞI’nın kızı Dikdam AKTAY, Vera – Bülent BULGURLU, DHKD Başkanı Nergis YAZGAN , Avrupalı ve Kuşadalı dostlarının katıldığı bir törenle, önce külleri sonra da adını taşıyan rengarenk güller Bafa Gölü’nün mavi sularına serpildi.
Ne yazık ki Rosemary Baldwin’in 2 hayali de hayattayken değil, ölümünden sonra gerçekleşebildi.
Rosemary Baldwin ve Doğal Hayatı Koruma Derneği’nin (DHKD), Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) desteğiyle verdikleri uzun uğraşlar sonucu, 1994 yılında Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü tarafından, Aydın bölgesinde 2 doğal alan Bafa Gölü (Bir Bölümü Muğla Sınırları içindedir) Tabiat Parkı, B. Menderes Deltası ise Milli Park statüsüne kavuşturuldu.
Sonra da; Rosemary Baldwin’in anısına birçok arkadaşı bir araya geldi, İtalya’da bulunan 3 kızıyla birlikte kendi aralarında topladıkları 25 bin TL. ile, Bafa Gölü’nün Sakızburnu Dalyanı köşesinde, Türkiye’de ilk doğa gözlemevlerinden biri olma özelliğini taşıyan kuş gözlem kulesi, o yıllarda DHKD’nin bölge sorumlusu olan Gürdoğar SARIGÜL tarafından, dünyanın en iyi kuş gözlemevi teknikleriyle yaptırıldı.
26 Mayıs 1996’da, Bakanlık temsilcileri, Söke ve Didim Kaymakamları, iş insanı Rahmi KOÇ, DHKD başkanı Nergis YAZGAN ve katılan davetlilerle birlikte gözlem evinin açılışı yapılarak Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü’ne teslim edildi.
Gözlemevi yurt dışından ve yurt içinden kuş gözlemcilerinin Bafa’ya gelmesinin sağlanmasını, bu sayede göl çevresindeki yöre insanlarının ekonomik olarak güçlenmesini, gölün korunmasının öneminin anlaşılması için özellikle çocuklara yönelik eğitim ve bilinçlendirme programlarının yürütülmesini amaçlıyordu.
Ancak ne yazık ki bir süre sonra, bazı kişilere göre hava şartlarından yıkıldı dense de, o dönemde yapılan araştırmalara göre, bazı kötü niyetli kişilerce parçalandığı ve ahşaplarının götürüldüğü söylendi.Hayatı film gibi olan, gençliğinde Rüzgar Gibi Geçti filminde de rol alan ve yaşamının en güzel yıllarını hayranlık duyduğu bu coğrafyada geçiren Rosemary Baldwin’in bir filmi yapılsa ne de iyi olur.
Ölümünden önce önemli katkıları olan Rosemary, ölümünden sonra da eğer böyle bir film gerçekleşirse bu coğrafyaya katkı yapmaya devam edecektir. Hem bölgenin tanıtımına katkı yapar, hem de çevresel açıdan çok önemli bir farkındalık oluşturabilir.
Kuşadası’nın hala 60’lı yıllara damgasını vuran çok sayıda mekanı, eşsiz güzelliklere sahip bir Milli Parkı vardır. Bafa Gölü’nün de, bakir kumsalları, adaları, tarihi yapıları ve arkasında olağanüstü bir doğal peyzaj oluşturan Latmos’la birlikte, Tepeli Pelikanlardan, Karabataklara kadar çok sayıda kuş türlerinin bulunduğu olağanüstü güzellikleri bulunmaktadır.
Kuşadası Belediyesi’nin öncülüğünde hazırlanacak böyle bir projeye, Rosemary Baldwin’in hayatında önemli yeri olan, kendisini çok seven ve aynı zamanda sadık dostları olan Türkiye’nin önde gelen iş insanları bile destek verebilir.
Geldiği yıllarda dostlarının “Deli misin Rosemary buraya ev mi yapılır, şehrin içine yapsana” dedikleri evi, bugün şehrin ortasında kalmış durumda. Aslında tüm anılarını yaşatan çok da güzel bir Rosemary Baldwin Müzesi olabilir.