İngiliz bilim insanı George E. Bean, Madran Dağları’nda yaptığı araştırmalar sonucunda “ Bana göre daha büyüleyici bir yer yoktur” demiş Gerga için.Hakikaten George E. Bean’ın dediği gibi, Gerga diğer antik kentlerden çok farklı olarak, alışılmışın dışında ve dikkat çeken kalıntılara sahiptir.
Kimine göre antik bir yerleşim, kimine göre kutsal alan olarak hala tartışmaları devam eden Gerga’nın etkileyici coğrafyasında yöre taşlarından büyük bir ustalıkla inşa edilmiş muhteşem eserler bulunmaktadır.Ancak birçok antik yerleşimlerde olduğu gibi, Gerga’da yıllardır define avcılarının hedefinde olmuş, birçok tahribatlar geçirmiş ve halen kaçak kazıcıların en çok uğradığı alanlardan biri haline gelmiştir.
1899 Yılında Fransız araştırmacı G. Cousin’in çok iyi durumda olduğunu gördüğü yaklaşık 5 mt.lik anıt heykel için “Kocaman ağzıyla ve birbirinden ayrık küçük gözleriyle kesinlikle anormal” olarak tanımladığı heykelin başı şimdi nerededir acaba?Cousin’in yorumuna göre heykelin ayaklarının parmağı denilen ancak tartışılan motifle süslü kaideler, başsız kalan büyük parça birbiri üzerine devrilerek yatmaktadır. Devrilen bu parçaları tekrar eski haline getirmek, değer kazandırıp korunmalarını sağlamaz mı?
Bu antik yerleşimin en değerli yapısı tamamen yerli taşlardan büyük bir ustalıkla yapılmış tapınaktır. Hatta içine girip tavanına bakıldığında bunun bir taş değil sanki ahşap işlemeli olduğunu sanır insan.Yerleşimin en görkemli yapısı kaçak kazıcılarında dikkatini çekmiş. 2004 yılında tapınağın arkasında dizili olan taşlar, 2010 yılında kaçak kazıcılar tarafından sökülmeye çalışılarak aranmış. Neyse ki Tapınak yıkılmamış. Taşların arasında bir şey bulamayanlar, daha sonra temele inmeye çalışmışlar. Yerleşimin hemen birçok alanında böyle kaçak kazılara rastlanmaktadır.
Üzerinde yazılar bulunan yukarı doğru incelerek giden 2 taş stelin arasında George E. Bean’ın gördüğü başı ve ayakları kaybolan heykellerin günümüzde kendileri de yoktur.Gerga ve çevresinde birbirinden ilginç farklı mezar türlerini görmek mümkündür.Taş stellerin hemen yanında üzüm ya da zeytin ezmek için kullanıldığı düşünülen ancak gerçek amaçları bilinmeyen oluklu geniş bir yapı bulunmaktadır. Bugün sağlam bir şekilde durmaktadır.
Hayvanlarını güden yaşlı teyzenin önünde durduğu yapılardan birkaç tane bulunmaktadır. Diğerlerinden farklı olanının üzerinde ve içinde Gerga yazıları bulunmaktadır. Bunların mezar olduğu düşünülse de, George E. Bean’e göre bunlar çeşme yapıları olduğudur.
Gerga’nın çevresinde yer alan devasa kayaların üzerine büyük boyutlarda yazılan yazılar çok ilgi çekicidir. Tüm taşların üzerindeki yazıtların Roma Dönemi’nin yazı karakteriyle yazıldığını belirten George E. Bean şöyle demiştir. “ Gerga’yı görmek için çaba sarf eden hiç kimse, gününü boşa harcadığını düşünmeyecektir.”
Gerga’nın çevresinde günümüzde coğrafik değişimler de yaşandı tabi. Kıvrıla kıvrıla akan Marsyas’ın Çine Çayı, günümüzde yerini Çine barajına bıraktı artık…
Gerga’nın yanındaki zeytinliğin sahibi rahmetli İsa amca bölgenin mistik hikayelerini ve efelerin anılarını anlatmayı çok severdi. Askere giderken bir keresinde denizi gördüğünü, büyük vapurların suyun üstünde nasıl kaldığını merak ederdi. En çok da kaçak kazıcılara kızardı. “Tüfekle çok kazıcı koşturdum ben bu dağlarda, delik deşik ediyorlar bizim buraları. Sıkıyı havaya doğru patlattım mı bir tanesi kalmaz, küreği kazmayı bırakıp kaçarlardı.” Gerga’nın daha fazla kazılmasını engelleyen İsa amcayı saygıyla anıyoruz.
Ancak bir şeyler yapmalı… Gerga gibi başka bir yer yok. Böyle büyüleyici bir yerin, sadece buraya gelen yabancı gezginlerin anılarında kalmamalı.
Burası öylesine güzel bir coğrafya ki, doğa ve tarihin iç içe olduğu bir açık hava müzesi gibi. İnsanları da cana yakın ve misafirperver. Aç gitseniz de mutlaka sizi doyururlar.
Dünyada gittikçe yaygınlaşan, büyük ilgi gören ekoturizm için Aydın’da ki en önemli yerlerden biridir bu coğrafya. Eğer buraları koruyabilir ve tanıtabilirsek bundan hem ülkemiz hem de bölge insanı kazançlı çıkacaktır.