Amerika’nın California eyaletine bağlı San Diego’da yaşayan ve farklı 11 ülkeden genellikle kadınlardan oluşan bir toplulukla, dünyadaki ekstrem, mistik ve kutsal alanları dolaşan Vanda Osmon, Latmos (Beşparmak) Dağları’nda Karadere Mağarası’nı gördükten ve Alman arkeolog Dr. Anneliese PESCHLOW’dan bilgi aldıktan sonra şöyle demişti “ Dünyadaki ilginç ve tarihi alanları dolaşıyoruz. Buralarda meditasyon yaparak, doğayla bütünleşip, yüksek enerji alıp, o bölgenin ruhunu yaşıyoruz. İlk kez gördüğüm Latmos’un büyüleyici ve insanı dinozorlar çağına götüren manzarasına hayran kaldım. Hele bu mağaradaki resimlerin hikayesini Peschlow’dan dinledikten sonra, girişteki kutsal çukurdan aldığım enerjiyi ve gücü unutamam. Tam o sırada dağın zirvesinde bulutlardan şimşekler çakarak, gök gürlemeleri beni öylesine heyecanlandırdı ki, hayatım boyunca unutamayacağım bir olay meydana geldi. Burası müthiş bir yer, lütfen buraları koruyun.” Demişti.
Vanda Osmon’un bahsettiği yer, Karakaya Köyü arazilerinde Latmos’un vahşi kayalıkları arasında yer alan 8000 yıl öncesinin doğal bir tapınağı Karadere Mağarası’dır.
Binlerce yıl sonra bizlere ulaşan Latmos’un ana tapınağı olan Karadere Mağarası’nı Alman arkeolog Dr. Anneliese PESCHLOW şöyle anlatır; Latmos Türkiye’nin batı kıyılarının doğal güzellikler açısından en etkileyici ve arkeolojik bulgular açısından en zengin yerlerinden biridir. Neolitik Dönem’den, Osmanlı Dönemi’ne kadar uzanan Latmos’taki bulunan eserler arasında, en önemlileri M.Ö. 6./5. Yıllarına tarihlenen kaya resimleridir. Kaya resimleri insanlık tarihinde önemli bir adımı belgelemektedirler. Antik dönemlerdeki gibi tapınakların inşa edilmediği tarih öncesi dönemde, doğal olarak seçilen yerler kutsal alan olarak kullanılmaktaydı. Latmos’taki doğal kutsal alanlardan birisi de, Karadere Mağarası’nın bulunduğu yerdir.
Karadere Mağarası’ndaki resimlerde 13 figür bulunmaktadır. Resimlerin içinde tek bir resmin hemen ön plana çıktığı görülmektedir. Kayadaki doğal bir nişin içine yerleştirilen kafasının üzerinde en büyük tanrıyı “Hava Tanrısı”nı simgeleyen T biçimli boğa boynuzları bulunmaktadır. Boynuzlu ya da boynuz maskeli insan figürleri, Paleotilik Dönem’den beri bilinmekte ve literatürde boynuzlu tanrılar, büyücüler ya da şamanlar olarak adlandırılmaktadır. Bu nedenle Karadere resmindeki erkek figürleri “Latmos Dağ Tanrıları” olarak yorumlanmaktadır.
Mağaranın içi olağan üstü ilgi çekici bir görüntüye sahiptir. Kaya yüzeyinde farklı aşınmaların olduğu ve taşın içindeki demirden dolayı sarı renkli bir hatla ortadan ayrıldığı görülmektedir. Mağaranın içine yalnızca rahiplerin vb. kişilerin girebildiği, diğer ziyaretçilerin ise sadece avluya kabul edildiği düşünülmektedir.
Karadere resmi konu, betimsel bütünlük ve bıraktığı büyülü etki yönünden benzersizdir. Buraya gelerek hem resimleri hem de Hava Tanrısının olduğu Tekerlek Tepe’yi görenlerin etkilenmemesi mümkün değildir.
Karadere Mağarası’nın girişinin hemen dışında, insan eliyle kaya zeminine oyulmuş, fazla derin olmayan, çanak biçimli bir oyuk olduğu görülmektedir.
Tam bu noktadan dağın sırtına doğru bakıldığında, büyülü ve yuvarlak görüntüsüyle “Kutsal Taş” görülmektedir. Bu da Karadere Mağarası’nın dağın zirvesiyle olan ilişkisini ve erken dönemlerde Latmos’un ana tapınağı olduğunu göstermektedir.”
Karadere Mağarası, Aydın Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından 1. Derece Sit kapsamına alınmıştır. Yasal olarak bir koruma statüsü olduğundan, buraya yapılacak bir insan müdahalesi halinde yasalar çerçevesinde çok ağır bedelleri vardır.
Karadere Mağarası’ndaki figürler, dağda bulunan tüm kaya resimleri içinde benzersiz olup, başka hiçbir yerde bulunmamaktadır. Buradaki resimlerin insan kaynaklı müdahalelere karşı özel bir şekilde korunması için, Dr. Anneliese PESCHLOW, Alman Mimar Albert DISTELRATH’a bir koruma projesi çizdirmişti.
Proje; Karadere Mağarası’nın tek girişi olan alanda demir parmaklıkla çevrilerek kilitli bir kapının yapılmasıydı. Bu sistem hem alana izinsiz girişi engelleyecek hem de ekoturizmin bir parçası olan yöre insanlarına ekonomik katkı yapacaktı. Karadere Mağarası’nı gezmek isteyenler, Karakaya Muhtarlığı’ndan klavuz alarak yerel insanlara da katkı yapmış olacaktı. Yerel klavuzlar hem yol rehberliği yapacak hem de mağara içindeki resimlere insan müdahalesinin kontrolünü yapacaklardı.
2012 Yılında Cumhurbaşkanlığına ve Aydın Valiliğine bu konuda bir müracaatımız olmuştu. Aydın Valiliği tarafından; Kaya resimlerinin bulunduğu kaya sığınaklarının tahribattan korunması için bir proje üzerinde çalışıldığı, hazırlanacak bu projeye göre mağara ve sığınaklar çevresinde doğal ortamın estetiğini bozmayacak şekilde, uzaktan fark edilmeyecek ancak yakınına gelindiğinde görülebilecek bir ağ sistemiyle koruma sağlanacağı haberleri basına yansımıştı.
Özellikle koronavirüs nedeniyle insan hareketlerinin kısıtlı olduğu bugünlerde, sosyal medyada ve basında define avcılarının yarattığı tahribatları üzülerek izlemekteyiz. Bu projenin hayata geçirilmesi Latmos’ta ki en değerli kaya resminin korunmasına çok önemli katkısı olacaktır.
Karadere Mağarası korunmalı çünkü buradaki eşsiz resimler ileride ülkemiz turizminin sembollerinden biri haline gelebilir.