İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth ve eşi Edinburgh Dükü Prens Philip, 1971 yılında Türkiye geldiklerinde, Britannia isimli yatı da Kuşadası’na gelmişti. Efes’i gezmeden önce öğle yemeklerini Osmanlı Hanedanı Hümeyra Özbaş ve eşi Halil Özbaş’a ait Kısmet Otel’inde yemişlerdi.Dilek Yarımadası’nın Milli Park olmasında önemli katkısı olan ve Kuşadası’na hayranlık duyarak kente yerleşen İngiliz leydisi Rosemary Baldwin’de bu yemeğe katılmıştı.O sıralar Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin Onursal başkanı olan Prens Philip’in dikkatini bir noktaya çekmeye çalışarak şöyle anlatmıştı.
“Türkiye’nin Ege kıyılarının mis kokulu ormanlarında arıcılar ve aileleri bir zamanlar sultanlarca aranılan arı sütünü üretirler. İlk kez 1958’lerde Samos Boğazı’nı tekneyle geçerken, antik Mykalea adıyla anılan Samson Dağları’nın hakim olduğu inanılmaz güzellikteki yarımadaya büyük bir tutkuyla aşık oldum. Kuzey yamaçlarında kamp yaparak uzun süre geçireceğim ve Samos Adası, Colophon ve Lebedos antik şehirlerini gören Kuşadası’ndaki evimin muhteşem manzarasının bir parçası olacağı aklımdan geçmezdi.
Arı sütüne merakım yüzünden, Dilek Yarımadası’ndaki arıcıları ziyaret ederdim. Bir gün dağda arıcıların çadırında gecelediğimde Leopar seslerini dinledim. Aşık olduğum bu yarımadadaki bitki topluluklarını hiçbir yerde görmedim. Bitkiler adeta birbirine girmiş, olağanüstü bir güzellik sergiliyorlardı. “ demişti Rosemary Baldwin.Rose, görmüş müdür bilinmez ama bahsettiği eşsiz güzellikteki bitkilerden biri de, Dilek Yarımadası’nın 1000 metre yükseltilerinde yetişen Paeonia turcica denilen Şakayık’lardır.Endemik bir tür olan Şakayık, Antalya, Denizli ve Burdur’da yayılım göstermekte, en yoğun olduğu bölgelerin başında da Dilek Yarımadası Milli Parkı gelmektedir.
Milli Park alanı, Avrupa Konseyi’nin yürüttüğü Avrupa Biogenetik Rezervleri Ağı tarafından, Flora Biogenetik Rezervi olarak kabul edilmiştir. Akdeniz’den Karadeniz’e kadar tüm Anadolu coğrafyasında var olan bitki türlerinin doğal olarak görüldüğü önemli bir doğa alanıdır.
Milli Park sınırlarının bittiği yerden başlayan doğu bölgesi de önemli etki alanıdır. Milli Park sınırları içinde değildir ancak “Özellikli Alan” olarak belirtilmiştir. Tamamen Ormana ait bu alanın da Milli Park sınırlarına alınması için bir çalıştay düzenlemiştik. Çalıştay sonucunda, alanın Milli Parkla bütünleşik olarak düşünüldüğünde, üç bitki coğrafyasına ait ((Avrupa-Sibirya, İran-Turan ve Akdeniz Bitki Coğrafyası) bitkilerin bir arada görülebildiği ender doğa alanlarından biri olacağı sonucu çıkmıştı.
Şakayık deyip geçmeyin. Her yerde yok işte. Milli Parkın özel bitkilerinden sadece bir tanesi bu. Hem Milli Parkta hem de yanı başındaki özellikli alanda keşfedilmeyi bekleyen o kadar çok tür var ki… Mutlaka bir gün onlarda keşfedilecekler. Yeter ki o günlere kadar koruyalım…
Dilek Yarımadası bir bütündür, hem akciğerimiz hem de cennet bahçemizdir.
Dilek Yarımadası-Büyük Menderes Deltası Milli Parkı Türkiye’nin en iyi korunan doğa alanlarından biridir.
Doğa Koruma ve Milli Parklar başta olmak üzere kurumlar, kuruluşlar, sivil toplum örgütleri, yöre insanları, Söke ve Kuşadası olarak, milli parkın geleceğe taşınması için, hep birlikte sahip çıkmalı ve işbirliği yapmalıdır.