Aşağı Büyük Menderes Havzası’n da yaptığımız araştırmalar sırasında, Söke-Milas yolunda bulunan kanallardaki sazlık ve kargı kamışlarının yandığını görünce, itfaiyeye haber verdik. Kısa süre içinde olay yerine gelen Söke İtfaiyesi yangını söndürdü. Yanan alan asfalta yakın olması nedeniyle kolaylıkla müdahale edildi. Ancak ovanın birçok yerinden yükselen dumanlar, sulak alan kıyılarında, tarlaların arasında ve kanallarda bulunan sazlıkların yakıldığını gösteriyordu. Bu durum artık bir gelenek haline gelerek, yakan kişiler tarafından bir temizlik olarak görülüp hemen her yıl tekrarlanmaktadır. Halbuki nasıl bir coğrafyada yaşadığımızın bilinmesi lazım.
Biyolojik çeşitlilik açısından Türkiye’nin en önemli doğa alanlarından olan Dilek Yarımadası, Büyük Menderes Deltası, Bafa Gölü ve Latmos (Beşparmak) Dağları’nı, birbirine bağlayan bütüncül bir ekolojik koridor görevini görmektedir bu doğal alanlar. Binlerce hektar tarlanın arasında kalan eski menderes yatakları, kanallar yaban hayatının son yaşam alanlarıdır. Temizlik olarak görülen bu yakılmalar sonucunda, sadece sazlar değil birçok canlar yanmaktadır. Ekosistem içerisinde önemli işlevleri bulunan birçok canlı yaşamını yitirmektedir. Bu doğal alanlar birçok kuşun, memelinin, sucul hayvanların, sürüngenlerin yaşam alanlarıdır. Buralarda üreme yapıyorlar, barınıyorlar, göçlerde konaklıyorlar. Doğal dengenin bozulmaması için bu konu çok önemli olup, herkesin duyarlılık göstermesi gerekir.
Bu konu Aydın Mahalli Sulak Alan Komisyon toplantısında da görüşülerek, Aydın Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü’nce hazırlanıp Aydın Valiliği’ne sunuldu. Aydın Valiliği tarafından tüm muhtarlıklara gönderilmesi uygun görüldü.
Muhtarlıklara gönderilecek yazıda “İlimiz genelinde sulak alan kenarlarında sazlıkların da anız gibi yakılmakta olduğu tespit edilmiştir. Oysa sazlıklar pek çok su ve kara canlısının yaşamlarını sürdürebildikleri değerli ve vazgeçilmez doğal yapılardır. Yakarak ot mücadelesi yapma çabası; toprak içerisindeki faydalı canlıların ve topraktaki organik maddenin yok olmasına, verimli tarım topraklarımızın zamanla verimsiz topraklar haline gelmesine, su ve toprak erozyonunu arttırmasına, ayrıca yaban hayvanlarının üreme, beslenme ve barınma ortamlarına da olumsuz etkilere yol açmaktadır.
4915 Sayılı Kara Avcılığı Kanunu’nun 4. Maddesi ” …Yaban hayvanları, üreme, tüy değiştirme ve göç dönemlerinde rahatsız edilemez, yavru ve yumurtaları toplanamaz, yuvaları dağıtılamaz ve memeliler kış uykusunda rahatsız edilemez…” hükmü kapsamında, yukarıda bahsedilen anız, sazlık ve yabancı ot yakımı faaliyetlerinin yapılmaması, emrin bütün Muhtarlıklara duyurulması, yakanlar hakkında yasal işlem yapılması bildirilmiştir.