Bu haftaki etkinliğimizde rotamızın ilk durağı Antik Yunanda güzel ve güçlü anlamına gelen Euromos antik kenti oldu.Günümüzde devam eden kazılar ışığında elde edilen verilere göre, Geç Geometrik Dönem’den, Bizans Dönemi’ne kadar kesintisiz olarak yerleşime sahne olan kentin en görkemli yapısı olan Zeus Lepsynos Tapınağı’nın yanında rehberimiz Yeşim CİNBAŞ tarafından, kentin hikayesi anlatıldı.
Tipik Hellen özelliği taşıyan, yarım daire şeklindeki tiyatronun 7 sıra halindeki oturma sıralarının meydanda olduğunu, büyük bir bölümünün hala toprak altında olup, kazı çalışmalarının devam ettiğini gördük.2000 kişilik olduğu tahmin edilen tiyatro ve diğer kazılan alanlar ortaya çıkarıldıktan sonra tekrar gelmeyi düşündüğümüz Euromos, Söke-Milas Bodrum yolunu kullananların kolaylıkla bulabilecekleri ve gezebilecekleri güzel bir antik kent.
Yürüyüş etkinliğimiz için Latmos’un doğusunda, ilginç ören yerleri ve kaya yapıları bulunan Kayabükü köyüne geldik.Kayabükü-Sakarkaya parkurunda muhteşem manzaralar eşliğinde yürüyüşe başladık.Kentin kalabalık, gürültülü ortamından, kendimizi doğanın içine atarak, kuşların sesini dinleyip, yeşilin tonlarını, tabiatın canlılığını izledik.Yağan yağmurlardan sonra yıkanan doğanın ve pırıl pırıl akan suların içinden geçtik.
Doğusuyla, batısıyla, güneyiyle, kuzeyiyle muhteşem bir coğrafya olan Latmos’un güzelliklerini keşfettik.Betona yenik düşen otantik taş evleri inceledik. “Genç kızlığımızda bu dağlarda dolaşmadık yer bırakmadık. Keçilerimizi bu dağlarda yayarken, biz de onlarla birlikte kayalara tırmanırdık. En çokta eşkıyalardan korkardık. Şimdi ne eşkıya kaldı, ne de keçilerimiz. O günler çok zordu ama her şey doğaldı, güzeldi, mutluyduk hepimiz. Yıkılmadık hala ayaktayız.” diyen 90’lık teyzenin, kısacık bir zamana sığdırdığı uzun yaşamının hikayesini kendisinden dinledik.
Latmos’ta yapılacak ekoturizm etkinliklerinde uğranması gereken en önemli köylerden biri olan Sakarkaya’nın kahvelerinde çaylarımızı, kahvelerimizi yudumladık. Doğal çam ormanlarının içinde üretilen çam ballarından satın alarak köylülere katkı yaptık.
Dönüşte bizler için hazırlanan lezzetli yemekleri Zeytinyağı fabrikasının hemen yanıbaşında kurulan Zavendik restoranda yedik. Hem fabrikanın hem restoranın sahibi olan Vedat Bey tarafından, Rize’nin Zavendik köyünde başlayıp, İstanbul’a, oradan da Ege coğrafyasını dolaşarak sonunda Selimiye yakınlarında kurdukları işletmelerin hikayesi anlatıldı.
“Yağ için Memecik zeytinin üstüne başka zeytin tanımam” diyen Vedat Bey, Milas Zeytinyağı coğrafi işaretini kullanmaya hak kazandıklarını söyleyerek, zeytinin ağaçta başlayan hikayesini ve fabrikada nasıl yağ haline geldiğinin aşamalarını anlattı. Yağın nasıl saklanacağını ve nasıl kullanılması gerektiği konusunda bilgi verdi. Yapılan sunumdan sonra üyelerimiz yağlardan ve zeytinlerden satın alarak katkı yaptılar.