Alman arkeolog Dr. Anneliese PESCHLOW, 1971 Yılında antik adı Latmos olan Beşparmak Dağları’na geldiğinde, hayranlık duyduğu bu vahşi kayalıklar içinde yaşamının büyük bir bölümünü geçireceğini tahmin etmemişti.Herakleia bölgesinde yaptığı onlarca keşiften sonra, antik taş döşeli yolların kıyısında bulunan beyaz haç’ların peşine düşerek, Latmos’un engebeli ve ulaşılması zor arazilerinde bu çizimleri ararken, Karakaya’nın Söğütözü mevkiinde karşılaştığı arıcı Yaşar BEŞPARMAK’ın gösterdiği kırmızı resimler, belki de hayatının en önemli keşfini sağlayacaktı.
Söğütözü mevkiinde Göktepe kaya resmi ilk tespit edilen resimlerdi. Resimlerin tarihi milattan önce 6000’lere dayanıyordu. Yani günümüzden 8000 yıl önce burada yaşayan Latmos’lu resim sanatçılarının kayalara işlenen eserlerini bulmuşlardı. Dr. Anneliese PESCHLOW ve Kültür ve Turizm Bakanlığı Temsilcisi Murat E. GÜLYAZ bu sevinci dönemin Muğla Valisi Lale AYTAMAN’la paylaşmıştı.Yeni bir kültür keşfedilmiş ve yaklaşık 20 yıl sürecek çalışmayla yöre insanlarından, çobanlardan, arıcılardan alınan bilgiler ve yapılan titiz araştırmalar sonucunda bulunan resimlerin sayısı günümüzde 180’e yaklaşmış ve halen bulunmaya devam etmektedir.
Vahşi kayalıkların altında daha ne kadar resim var, bunu bilmek mümkün değil. Bu çok zaman alacak, sabırlı ve çok yorucu bir araştırmadır. Gökten yağmış gibi duran binlerce kayanın içinde, hangi kayanın altında, hangi oyuğun içinde, hangi su kaynağının yanında olan bu resimleri bulmak, deneyim, dikkat, zaman ve güç isteyen bir uğraştır.
Karanlık mağaralarda bazı resimler vardır ki, kayaya baksanız bile göremezsiniz. 8000 yıllık geçen süreçte doğa şartları öylesine saklamıştır ki, ancak çok dikkatli gözler onu bulabilir. Bu nedenle Latmos’un kaya sığınakları içinde ateş yakmak, bu resimlerin yok olması demektir.Bazı resimler de sanki dün çizilmişçesine kırmızı renginin tüm özelliklerini yansıtır.Latmos’lu sanatçılar, Dünyadaki eski kaya resimlerindeki hayvanların, avcılığın aksine, dağın vahşi kayalıklarına insanı çizmişler. Bazen şematik bazen de natüralist çizerek sanatın güzelliğini göstermişler.
Aile yaşamının en güzel örneklerini Latmos’un kaya resimlerinde görmek mümkündür.Duvarlara eşlerin birbirine olan sevgilerini mutluluklarını yansıtmışlar.Dolgun kalçalarıyla annenin, kızına olan sevgisini hoppa yaptırarak gösterdiğinin resmini çizmişler. Erkeklerin bir arada dostluk içinde kenetlenmiş halay çeker görüntülerini kaya duvarına yansıtmışlar.Bazen bir çiftin düğün törenini bazen de ilkbaharın gelişini kutlayan sahneleri çizmişler. Sadece insan ve aile sahneleri yok resimlerde, canlı yaşamının en önemli ihtiyacı olan su da var. Suyu tasvir eden menderesi çizmişler. Suyun kutsallığına inanmışlar. Burada yaşayan insanlar artık yerleşik düzene geçmişler ve tarıma başlamışlar.
Tarımın ihtiyacı olan su kurak geçen yıllarda gelmeyince, hava ve iklim tanrısına dua etmişler. Diğerlerinden çok farklı olan bir resmi, dağın zirvesinin en iyi göründüğü bir yere Karadere Mağarasına çizmişler. Mağaranın iç duvarları ve tavanında ki aşınmalar ve taşların üzerindeki doğal renklerle birlikte çizilen resimler olağanüstü bir görüntü oluşturmuş. Doğanın yarattığı, büyüleyici bir iz bırakan bu iç mekanda, 8000 yıl öncesinin yetenekli sanatçıları, başka yerde görülmeyen muhteşem bir eser yaratmışlar. Latmos’un Tanrıları…
Bu eşsiz resimleri görenlerin dikkatini çeken ilk detay, figürlerin başında bulunan T biçimli başlar olmaktadır.Bilindiği gibi Urfa Göbeklitepe kazılarında T biçimli taşlar çıkmıştı. Dr. Anneliese PESCHLOW’da buradaki taşları incelemek ve Latmos Tanrılarının başlarında olan T biçimlerindeki benzerliği araştırmak için Urfa Göbeklitepe’ye gitmişti.
Kısacası Latmos’un sanatçıları 8000 yıl önce mutluluğun resmini çizmişler. Kağıt yok, kalem yok ama dağın taşlarında demiroksidi keşfetmişler. Hayallerinde tasarladıkları şekilleri kayaların yüzeyine öylesine yansıtmışlar ki, binlerce yıl sonra bizlere kadar ulaşmış.
Kaya resmi sanatçılarının çizdiği bu anlamlı resimler, hem Aydın için, hem ülkemiz için hem de insanlık için çok önemli kültürel varlıklardır. Kültür ve Turizm Bakanlığı öncelikle bu resimlerin korunması ve korunarak dünya turizmine kazandırılması için tüm kurumlarla işbirliği yapmalıdır. Batı Anadolu’nun benzersiz coğrafyasında yer alan resimler, bölge tarihinin en eski resim sanatçılarına aittir. Kim oldukları ne oldukları bilinmese de, bilinen en önemli özellikleri çizdikleri resimlerin bizlere kadar ulaşmasıdır. Bu resimler Latmos’lu sanatçıların bizlere bıraktıkları insanlık miraslarıdır.
8000 yıl önce Latmos Dağları’nda yaşayan insanlar kaya resmi sanatını yaratmışlardır. Onların yarattığı bu eserlere ve eserlerini çizmek için ilham aldıkları dağın bütünselliğini korumak ve tüm dünyaya tanıtmak bizlerin görevi olmalıdır.
Eğer koruyamazsak, gelecekteki insanlar köstebek çukurlarına ve bembeyaz bir çöle dönen yığınlarla karşılaşacaklar. Koruyarak turizme kazandırabilirsek hem yöre insanları, hem Aydın hem de ülkemiz kazanacaktır.