Yeni sezonun ilk yürüyüşünü yaptık. Doğa ve tarihle iç içe olan harika bir coğrafya için, rotamızı kuzeye çevirerek Salihli’ye gittik.Salihli’nin güney batısında kalan, üzüm bağları, incir ve zeytin ağaçlarıyla dolu bahçelerden geçip, kızılçam ormanlarının içinden aşağıdaki muhteşem vadiyi izleyerek yürüdük.İlk yürüyüşümüzü hafif tutup, kültür ağırlıklı yaptık.
Yürüyüşümüzün sonunda, Yunanca da Sardeis, Lidyaca da Sfard olarak geçen Sart antik kentinin Artemis Tapınağı’na geldik.Yaklaşık 3 bin yıllık bir yerleşim olan Sart’ta, profesyonel turist rehberimiz Yeşim CİNBAŞ tarafından, kentin geçmişten günümüze hikayesi anlatıldı.Ege’den Orta Anadolu’ya giden doğal yol, verimli Gediz (Hermus) Ovası, yüksek tepelerinde verimli yaylaları, etrafında akan birçok çay ve yüksek bir tepeye kurulan akropolüyle o gün yaşayan insanları düşündük.
Paktolos (Sart) çayından elde ettikleri doğal alüvyon altını sayesinde büyük bir servete kavuştuklarını, burada yaşayan Lidyalıların Anadolu’nun en zengin ve en güçlü halklarından biri haline geldiklerini öğrendik. Yolda gelirken gördüğümüz Bintepeler adı verilen kraliyet tümülüslerinden, Lidyalıların nasıl bir servete ve güce sahip olduklarını anladık.
Büyük İskender’in işgalinden sonra kentin Hellenleştiğini, Roma Dönemi’nde ise hayatı kolaylaştıran hamamların kurulduğunu, stadyum ve benzeri yapıların donatıldığını ve Sadeis’in metropol bir kent haline geldiğini öğrendik. Binlerce yıl önce yapılan eserleri izlemekten büyük keyif aldık.
Ege coğrafyasının bereketli topraklarının, döneminin önemli uygarlıklarına ev sahipliği yaptığını biliyoruz. Tarihsel açından çok önemli ve zengin kalıntılara sahip bu coğrafyadaki eserleri, herkesin görmesi, incelemesi, onların daha uzun yıllar ayakta kalabilmesi için koruma bilincinin yaygınlaştırılması ve ülke turizmine katma değer katması için yeterli tanıtımların yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle yapmış olduğumuz tüm etkinliklere, mutlaka tarihsel ve kültürel bir mekan koyarak, üyelerimize tanıtıyoruz.Salihli’den sonra, yolumuz üzerinde bulunan Nazarköy’de çay-kahvesi molası verip, dolaştıktan sonra Kuşadası’na geri döndük.