Geleneksel olarak her yıl sezon başı ve sonu gerçekleştirdiğimiz konaklamalı gezimizi bu sezon Ege’nin kuzey kıyılarına yaptık. Sabah kahvaltımızı Menemen Ramo Mandıra’da yaptıktan sonra, kuzeye yöneldik.Rotamızın ilk durağı Edremit havaalanı yakınlarındaki, Burhaniye Uçak Restaurant @ Cafe oldu. Uçuş ömrünü tamamlayan Airbus tipi yolcu uçağını restoran - Cafe olarak dönüştürmüşler, düğün vb. etkinlikler için hizmete sokmuşlar ve yoldan geçenlerin dikkatini çekerek ziyaretçileri buraya çekmeyi başarmışlar.
Biz de mola vererek hem uçağı inceledik hem de çaylarımızı ve kahvelerimizi içtik. Rotamızın ikinci durağı Kaz Dağları Milli Parkı’nın Balıkesir Zeytinli beldesi sınırlarındaki Hasan Boğuldu ve Sutüven Şelalesi oldu. Kazdağları Milli Parkı’nın güney kıyılarını gezdik ve yöre insanlarının ürettiği ürünlerden alarak buradan ayrıldık. Daha sonra Tahtakuşlar köyünde bulunan Alibey KUDAR Etnografya Galerisi’ni gezdik. Kudar ailesinin bireysel çabalarıyla açılan, UNESCO ve değişik kuruluşlardan ödülleri bulunan müzenin hikayesi Selim KUDAR tarafından detaylı bir şekilde anlatıldı. Balıkçı ağlarına takılarak ölen ve KUDAR ailesi tarafından alınarak kurutulan deri sırtlı kaplumbağa ve değişik deniz hayvanlarından oluşan sergiyi inceledik.
Buradan Çanakkale’ye bağlı Behramkale Köyüne geldik. Behramkale köylülerinin, ören yerine çıkan taş döşeli yolun etrafında oluşturdukları tezgahlarda satışa sundukları rengarenk hediyelik eşyaları ve ürettikleri ürünleri inceleyerek, yokuştan Assos antik kentine ulaştık. Assos antik kentinin hikayesi rehberimiz Yeşim CİNBAŞ tarafından anlatıldı. Athena Tapınağı’nın yükseltilerinden, Kuzey Ege’nin adalarını, güneşin yavaş yavaş denizin üzerinden batışını ve yüzlerce metre yukarıdan Assos antik limanını izledik.
Daha sonra kıvrıla kıvrıla dönüp, muhteşem manzaraları izleyerek, bir zamanlar palamut depoları olarak kullanılan günümüzde ise restore edilip otel ve turistik işletmeler haline getirilen taş yapıları inceledik. Bazı otellerin tabelaları ve güneş enerjileri otantik havayı bozsa da, genel anlamda korunan bu bölgenin geleceğe aynı şekilde taşınmasını umuyoruz. Assos’tan sonra konaklama alanımız olan Ayvalık’ın Cunda Adası’na gelerek deniz kıyısında ki otellerimize yerleştik.
Her geldiğimizde değişen Cunda, Alaçatı-Bodrum arası bir yer olmuş. Taş döşeli otantik evlerin arasındaki sokaklara masalar atılmış ve yüzlerce insan Cunda’nın tatlarını keşfetmeye gelmiş. Bir gastronomi merkezi haline gelen Cunda’ da hafta sonuna denk gelirseniz rezerveniz de yoksa Ayvalık tostu yiyorsunuz. Sabahları çok güzel Cunda; sessiz, sakin hala horoz sesleri duyulabiliyor, pancar motorların sesiyle uyanıyor ve balıkçıların avdan dönüşünü izliyorsunuz.
Sabah kahvaltımızdan sonra tekneye binerek, Cunda’nın etrafındaki adalara keşfe çıktık. Bakir koylarında pırıl pırıl dibi görünen denizde yüzdük. Uzun zamandır göremediğimiz kırmızı denizyıldızlarının bolluğunu burada görünce sevindik. Ne yazık ki böylesine temiz bir denizin dibinde teknelerden atılan birçok atık maddeyi denizin dibinde gördük. Sezen Turun sahibi kaptan Ata’nın “yeter artık” dememize rağmen zorla yedirdiği sınırsız balıkları afiyetle yiyerek turumuzu bitirdik. 1873 yılında inşa edilen bir kiliseyken, Rahmi KOÇ’un katkılarıyla restore edilerek müze haline getirilen Taksiyarhis Kilisesi (Rahmi KOÇ Müzesi)’ni ziyaret ettik. Müzenin içindeki trenler, tekneler, eski arabalar, bisikletler, oyuncaklar ve değişik birçok malzemeden oluşan sergiyi ilgiyle izledik. Yolumuz üzerindeki harap haldeki başka bir kiliseyi de inceledik. Aşıklar tepesinde yer alan, aslında bir şapel olan ve daha sonra Rahmi KOÇ Müzecilik ve Kültür Vakfı tarafından restore edilen yel değirmenine geldik.
Bir bölümü “Göremediğime değil, okuyamadığıma üzülüyorum” diyen emekli büyükelçi Necdet Kent ve eşi Sevim Kent’in adı verilen ve oğulları Muhtar Kent tarafından 1300 kitabı bağışlanan kitaplığı ziyaret ettik. Cunda Adası’nın ve Ayvalık’ın panoramik görüntülerini kahvelerimizi yudumlarken seyrettik. Rotamızın son durağı Dikili’nin Nebiler köyü yakınlarında bulunan Aşıklar Şelalesi oldu. Biraz uzakta olan şelaleye doğanın içinde patika yoldan yürüyerek ulaştık. Daha yakın olan şelale de yemeklerimizi yiyerek, rotamızı Kuşadası’na çevirdik.