Türkiye’nin en önemli havzalarından biri olan Büyük Menderes Havzası’na hayat veren ve binlerce insanın ekonomisine katkı sağlayan Büyük Menderes Nehri, hiçte hak etmediği bir şekilde hoyratça kullanılmaktadır.
Dinar Suçıkan mevkiinden doğarak, 584 km. sonra döküldüğü yer olan Ege Denizi’ne ulaşan ve geçmiş olduğu yerlere bereket getiren Büyük Menderes Nehri, ne yazık ki fabrikaların pis sularını ve insan kaynaklı her türlü atığı taşımaya devam etmektedir.
Pandemi sürecinde kısıtlamaların olduğu hafta sonlarını fırsat bilen bazı işletmeler, zeytinyağı kara atık sularını dinlendirme havuzlarında tutmaları gerekirken, menderese boşaltmaktadır. Bunun sonucunda simsiyah bir nehir ve binlerce balık yaşam savaşı vermektedir.Bugün yağan yağmur balıklara tekrar hayat verse de, bu sefer başka sorunların da olduğu görülmektedir.Sarıkemer’i ikiye bölen Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun kararı ile 1982 yılında tescil edilen taş köprü, bölgenin kanayan yarası haline gelmiş olup, bir türlü sorunlarına çözüm bulunamamaktadır.
Özellikle yağmurlu günlerde büyük ağaç kütükler Sarıkemer’de ki taş köprüden geçemediği için, bir yandan menfezleri tıkamakta, doğaya atılan ve içinde plastikler, ev kullanım malzemeleri gibi birçok çöpü de tutarak arkasında çöp adacıkları oluşturmaktadır. Köprüyü geçebilen çöpler, büyük bir hızla Bafa Gölü’ne ve Büyük Menderes Deltası’ndan Ege Denizi’ne ulaşmaktadır.Köprüde biriken çöpler ve ağaç kütükler suyun itmesiyle birlikte, sürekli olarak taş köprüye baskı yapmaktadır. Tarihi köprünün bu baskılar karşısında bir gün yıkılması muhtemeldir. Birçok yaşanmışlıkların ve hikayelerinin olduğu bu tarihi köprü günümüze kadar ulaşabilmiştir. İlgili kurumlar tarafından korunması için önlem alınmalıdır.Bugün tespit ettiğimiz çok önemli bir husus daha vardır. Menderese atılan ölü bir inek, taş köprüde çöplerle köprü arasına sıkışmıştır. Ölü ineğin, çöplerin üzerine çıkıp suya düşme pahasına aç kalan bir köpek tarafından yendiğini belgeledik. Bu çok tehlikeli bir durumdur.
Köpeğin yediği ineğin hangi hastalıktan dolayı öldüğü ve menderese atıldığı bilinmemektedir. Bunu yiyen köpek başka hayvanlarla temas edebilir ve taşıdığı bakterileri insan dahil birçok canlıya da bulaştırabilir. Bu ciddi bir konudur ve mutlaka bu sorunların üstüne gidilmelidir.2017 yılında menderese atılan ölü hayvanların yaratacağı sorunlarla ilgili EKODOSD bilim danışmanı Prof.Dr.S.Serap Birincioğlu hocamızın bilgileriyle uyarı da bulunmuştuk. “Her yıl dere ve nehir yataklarında karşılaşan hayvan leşlerinin sayısı artarak devam etmektedir. Bunların çoğunluğunu, öldükten sonra sahipleri tarafından akarsulara atılan evcil memeli hayvanlar oluşturmaktadır. Kısmen de domuz ve tilki gibi hayvanlar atılmaktadır. Ölü hayvanlardan sulara karışan çeşitli enfeksiyöz ajanlar, akarsu güzergahı boyunca insan ve hayvanlara kolaylıkla bulaşabilmekte, hatta denizlere ulaşabilmektedir. Bunlar arasında hayvanlardan insanlara geçebilen ve zoonoz olarak adlandırılan hastalıklar en önemlileridir. Bu hastalıklardan bir bölümü ihbarı mecburi statüsüne alınmıştır.
3285 Sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununa Göre İhbarı Mecburi olan ve bölgemizde yıllardır görülen zoonoz hastalıklar; sığır tüberkülozu, anthrax (şarbon), kuduz, brusellozis ve kuş gribidir. Biyolojik silah olarak da bilinen şarbon hastalığı ( Basillus anthracis) bunlar içerisindeki en tehlikelisidir. Ani ölümlerle seyreden ve kolay fark edilemeyen bu hastalıkta, bakteriler sporlaşarak direnç kazanmakta ve uzun yıllar canlılıklarını korumaktadır. Şarbondan ölen bir hayvanın nehirlerde kilometrelerce sürüklenmesi, düşünebilecek en korkunç senaryodur. Kuduz, yaban hayatta spontan olarak varlığını sürdürmektedir, tüberkülozlu sığır sayısı hiç de az değildir. İnsanlar, hayvanlar ve çevre için, ölen hayvanlar nehirlere atılmamalı, derin çukurlar açılarak gömülmeli ve üzerleri sönmemiş kireç dökülmelidir.” diyerek uyarmıştık.
Geçtiğimiz yıllarda, Aydın D.S.İ. Bölge Müdürlüğü, Sulama mevsimlerinde kapatmış olduğu Söke Regülatör kapaklarının menbasında toplanan çöplerin, ekolojik kirlilik yaratmaması ve denize deşarj olmasını engellemek için yapmış olduğu yüzer bariyer sistemi projesi önemli başarı sağlamıştı. Aynı sistemin küçük bir modeli taş köprünün önüne yapılması halinde, hem köprü tehditlerden kurtulmuş olur, hem de çöpler Bafa’ya ve denize ulaşmadan toplanması sağlanır. En doğrusu da çöp atılmamasıdır. Bunu da duyarlı ve bilinçli insan sayısını çoğaltarak başarmak zorundayız. Özellikle Tarım İl ve ilçe Müdürlükleri ölen hayvanlarla ilgili kırsal alanlarda bilinçlendirme çalışması yaparak, halk sağlığı için önlem almalıdır.
Kamu kurumları, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri elbirliğiyle bu sorunları çözmeliyiz.
EKODOSD / KUŞADASI
1.jpg
3.jpg