Adı vişneden gelse de daha çok para getirdiği için,
kirazıyla meşhur olan Vişneli Köyü’nden yürüyüşe başladık bu hafta.
Ocak ayının dondurucu soğuğunda herkes
Pazar gününü sıcacık yatağında geçirirken,
sabahın erken saatlerinde uyanıp, hazırlıkları yaparak,
Nif Dağı’nın yamaçlarına gelip yerlerin buz tuttuğu yollardan
tırmanmaya başladık.
Beşparmak Dağları’nın engebeli kayalıklarına alıştığımızdan, düz yoldan devam eden parkur hepimize çok kolay geldi.
Her yıl kızılçamların korkulu rüyası olan çam kese böceklerinin, bu bölgedeki tüm ağaçları sarmaya başladığını gördük.
Parkur çok yumuşak olmasına rağmen, hava buz gibiydi.
Kuruyan meşelerin arasından, yağan karların üzerinden inişe geçtik.
Fotoğraf tutkunları çok güzel kareler yakaladı.
Nif Dağı’nın zirvesine yağan bembeyaz karları manzara izleme teraslarından izledik.
Nif Dağı’nın harika manzarasıyla Kurudere’ye inmeye başladık.
Parkurun 100 mt. yukarısında vahşi bir tabiat içindeki kayalıklarda, yöre ismi İn Önü olan mağarayı gördük.
Mağaraya gitmek için makiliklerin arasından tırmanmaya başladık.
Antik Dönem’de mağara insanlarının yaşadığı, zamanında Ege’nin namlı efelerinin ve eşkiyaların barınak olarak kullandığı bu mağarayı, günümüzde keçilere ağıl olarak kullandıklarını gördük.
Nif Dağı’nın soğuğunun izlerini, mağara kayalıklarında gördük.
Mağara kayalıklarının arasında barınan kukumav gibi yırtıcıları gözlemledik. İnsan izinin girmediği yıllarda bölgede hangi yaban hayvanlarının yaşadığını tartıştık.
Havanın soğukluğundan kayalardan sızan suların mağara kayalıklarında buzdan sarkıtlar oluşturduğunu gördük.
Binlerce yılda oluşan bu tabiat harikalarını keşfetmenin hazzını yaşadık.
Parkurun bitiminde her türlü meyvenin yetiştiği, asıl adı Kurudere olan ve yöre halkının da isteğiyle Bakanlar Kurulu kararıyla ismi Nazarköy olan şirin bir köye geldik. Nif dağının yamacında kurulmuş olan köy, nazar boncuğu piyasasının üretim merkezi durumunda olduğundan, köyde birçok ocak geleneksel nazar boncuğu imalatını devam ettiriyor.
Köyün ekonomisine oldukça katkı yapan nazar boncukları, tüccarlar tarafından toplanarak hem yurt içi, hem de yurt dışına satışı yapılıyor.
Kemalpaşa Kaymakamlığı ve Nazarköy Muhtarlığının ortak girişimleri sonucunda, yöre halkı tarafından köye gelen konuklara da düzenlenen ahşap kulübelerde nazar boncuğu satışları yapılmaktadır.
Ekoturizmin en önemli amaçlarından birisi de yöre halkının ekonomik olarak yapılan bu etkinliklerden katkı sağlaması. Kalabalık bir grup olarak geldiğimiz Nazarköy’de yapılan alışverişlerle, köylülerin yüzü çok güldü.
Sadece alışveriş yapmadık, köy muhtarlığına ait sosyal tesislerde çaylarımızı içtik. Köylü kadınlarının yaptığı acılı tarhana çorbası, odun ateşinde kazanda pişirdikleri dermason kuru fasulye, şehriyeli pilav, yaprak sarması, turşu, ev baklavası ve ev ekmeğinden oluşan menüyü afiyetle yedik.
Harika bir ekoturizm köyü olan Nazarköy’ünde, diğer tüm köylerde olduğu gibi en büyük sorununu çöpler oluşturuyor. Eğer ilgili kurumlar bu çöplere bir çözüm bulamazlarsa, her köyde olduğu gibi, Nazarköy’de de değişen bir şey olmayacak ve çöpler doğaya atılmaya devam edecek.
Nazarköy’den ayrıldıktan sonra, Antik dönem’de ilk yerleşiminin 5000 yıl önce kurulduğu söylenen “Ana Tanrıça Kenti” anlamına gelen Metropolis’e geldik.Antik coğrafyacı Strabon’un, Ege Bölgesi'ndeki ünlü şarap merkezleri arasında saydığı Metropolis’te zengin yurttaşlar, kentlerinin güzelliği için cömert davranmışlar; stoa, tiyatro ve gymnasium gibi anıtsal yapıların yapımına parasal katkıda bulunmuşlar. Halen ayakta olan tiyatrosunda incelemeler yaptık.
Tiyatronun girişinde bulunan mozaikleri inceledik.
Antik kentte stoa, tiyatro, hamam-gymnasium ve bouleuterion gibi anıtsal kamu binalarının yanısıra, zengin evlerinin de yapıldığını öğrendik. Bizans devrinde piskoposluk merkezi olan Metropolis’in, Laskarisler dönemine ait kalenin sur duvarlarını, Hellenistik stoa ve bouleuterion yapılarına zarar verecek şekilde, devşirme malzemelerle yapılmış olduğunu gördük. Kent Meclisinin oturma yerinin tam ortasından geçen sur duvarlarını görünce çok şaşırdık.
Metropolis’teki antik dönemin insanlarının genel ihtiyaçlarını gidermek için yaptıkları tuvaletler ve seramikten yapılan kanalisasyon boruları çok ilgi çekti.
Bugünkü etkinlikten hem üyelerimiz mutlu oldu, hem de yöre insanları çok sevindi.