Barajlar yapıldı, göletler yapıldı, menderes ıslah edildi. Ancak su yine yaptı yapacağını ve yolunu buldu. Koçarlı ve Söke Ovaları sular altında kaldı. Önümüzdeki günlerde tekrar yağmurlar başlayacak, Bozdoğan barajının suları da salınacak ve bu seferde Yenipazar Ovası sular altında kalacak. Aşağı Büyük Menderes Havzası binlerce yıl öncesindeki deniz dönemini yine yaşayacak.
Göller konusunda uzun yıllardır çalışmalar yürüten EKODOSD bilim danışmanı Yrd. Doç. Dr. Erol KESİCİ “ Su; nefes gibi dünyada yaşamın vazgeçilemez olmazsa olmazı. Su yaşamı düzeni başlatan ve yönlendirendir. Yemeklerimizi pişiriyoruz, içiyoruz, yıkanıyoruz, gıda ve sanayi ürünlerinin üretiminde kullanıyoruz. Su kaynaklarının doğal yapı ve dengelerine müdahale edilmezse su bolluk bereket vermekte, fakat iyi yönetilemeyip depo alanları ve yollarının önü değiştirilirse su ne yaparsanız yapın yolunu bulmakta; ağaçları kökünden sökmekte, evleri yıkmakta ve canlı kayıplarına neden olmaktadır. Büyük Menderes’in nehir yatağında yıllardır yapılan insan müdahaleleri – harcanan paralar, ıslah; Söke’nin, havzanın sular altında kalmasına bir türlü engel olamamaktadır.
Dünya Su Günü’nde su; yolumu, hesapsız yapılan barajlarla- göletlerle- setlerle kesmeyin, toprağın emme özelliğini kaybettirmeyin; doğayı ormansızlaştırmayın, akış hızımı ve damarlarımı kapatarak, yol bina yapmayın diye uyarmaktadır. Son yıllarda milyonlarca lira harcanarak bölgede yapılan yatak ıslahı çalışmaları da taşkınları engelleyemedi. Havza da her yıl yağmur için dua eden köylüler, bu kez de tarlaları sular altında kalınca çaresizlik içindeler. Sular altında kalan ekili buğday tarlalarında kayıplar çok büyük olmakta, toprağın işlenmesi giderek zorlaşmakta, seller; toprak için daha gübre, daha çok kimyasal daha çok tuzlanma demek, toprak kaybı demek... Derelerden çaylardan baskınla gelen balıklar tarlalardan yakalanmakta. Havzada tarım göl iç içe. Akışla, su basınç ve ısı farkıyla birlikte şaşkına dönen kefal bereketi de artmakta..!. Nedeni belli. Havzada ekonomi; doğanın, suyun çevrimini, yolunu değiştirerek değil; doğaya uyumlu davranarak düzenlenmeli. Unutulmamalı suyolunu bulur bırakmaz. Önünü ne kadar tıkasanız da, akan su eninde sonunda gideceği yeri, akacağı yolu bulur. Hem de kimseye ihtiyaç duymadan!
Aşağı Menderes Ovası sular altında.. Su baskınları taşkınlar çok ama çok ciddi zarar ve kayıplara neden olmaktadır. Menderes de su baskınlarının nasıl meydana geldiğini anlamak için öncelikle, havzadaki suyun davranış biçimini bilmemiz gerekiyor. Havzada taşkınları önleyen yağışlarla oluşan suyu depo eden kaynaklar, dereler, çaylar, göller kısacası sulak alanlardır. Her ne kadar iklim değişiklikleri söz konusuysa da; havzada sulak alanlarına yapılan müdahaleler (yol- sedde-bina- kıyı işgalleri) bilindiği gibi 3-5 yıl içerisinde şaşırılmaması gereken sellere taşkınlara neden olmaktadır. Bu durumda, yolları kesilen göllere denizlere ulaşamayan nehirler ve dereler, kapasitesinden daha fazla su aldığından taşmaktadır. Doğanın döngüsünde; doğanın damarları tıkanmamalıdır. Bölgenin adeta aşina olduğu sel baskınları, genellikle belirli bir bölgeye kısa süre içerisinde aşırı miktarda yağış düşmesinden ve baraj kapakları açılarak sular salınmaktadır.
Dereler, nehirler yağışlarla oluşan suyu yeraltına, göllere ve kaynaklara taşır. Fakat insanlar doğanın kararı yerine, nehrin akışını ne zaman artıracağımız veya azaltacağımız konusundaki vermeye kalktığındaki yapmış oldukları bilim dışı uygulamalar sonucunda kararı verirken, barajlar- göletler inşa edip havzadaki planlamayı buna göre yaparken; iklimin ve yağışların hep aynı olacağı yanılgısıyla , mühendislik hesaplarından çok daha fazla su biriktiğinde, baraj kapakları açılır, su insan engellerini aşar yolunu bulur.
İnsan yaşamı kalitesi, çeşitli dengeler üzerine kurulmuştur. Doğa ise bir sistemler bütünüdür. Havzada yaşamı ve ekonomiyi düzenleyen bereket sunan kaynakların korunup-kullanılması dengeli çalışmazsa, bunun zararı insana- canlılara olmaktadır.
Su bölgenin yaşamın olmazsa olmazıdır, korunmalı ve iyi yönetilmelidir. Su başlatan, yöneten ve son sözü söyleyendir. Doğal su sistemlerine yapılan müdahaleler sonucu doğal dengeyi oluşturan zincirin halkalarında meydana gelen kopmalar, zincirin tamamını etkileyerek bu dengenin bozulmasına neden olmakta ve böylece su baskınları, tarımsal kayıplar, yıkımlar çevre sorunları ortaya çıkmaktadır. Siz ne yaparsanız yapın su yolunu bırakmaz ve son sözü su söyler...” dedi.