Kuşadası’nın yaklaşık 20 km. Milli Parka doğru uzanan kıyısal alanında, yapılaşmaların arasında bir vaha gibi duran Kadıkalesi/Anaia, Çarşamba Söyleşilerinin konusuydu bu hafta.Kadıkalesi/Anaia sadece günümüzdeki kazılan yerle sınırlı olmadığı aradaki siteleri geçip deniz kıyısına gelindiğinde, suların çekilmesiyle ortaya çıkan kalıntılardan ne kadar geniş bir çevreye yayıldığı somut olarak görülmektedir.
Geçmişte Kuşadası’nın ve çevresinin planlaması yapılırken, buradaki kültür varlıklarıyla ilgili gerekli incelemeler yapılmadan yapılaşmalara izin verilmiş, ne yazık ki Kadıkalesi/Anaia’nın önemli oranda yerleşimleri günümüzde sitelerin altında kalmıştır.
Kadıkalesi-Anaia Kazısı Başkanı Doç. Dr. Suna ÇAĞAPTAY ve İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Osteoarkeoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü ve Kadıkalesi-Anaia Kazısı-Zooarkeolog Prof. Dr. Vedat ONAR’ı konuğumuz oldu.
İlgiyle izlenen sunumda Kazı Başkanı Doç. Dr. Suna Çağaptay ve Heyet Üyesi Prof. Dr. Vedat Onar tarafından “Anaia’da Rota Yeniden Oluşturuluyor: Mimari ve Zooarkeolojik veriler” konulu ikili bir sunum gerçekleştirildi. Doç. Dr. Suna Çağaptay; 2022 yılında kazı çalışmaları tamamlanan tonozlu alt yapıya ait mimari ve buluntuları değerlendirip, Anaia’nın Bizans Dönemi mekanlarının özgün özelliğine vurgu yaptı.
Prof. Dr. Vedat ONAR” Kazı çalışmalarında ilk zooarkeolojik sonuçları 2009 yılında almaya başladıkça, o günkü kale yaşantısı daha iyi anlaşılmaya başlandı. Kadıkalesi içinde barındırdığı kompleks ile hem mimari yapısı hem de içindeki yaşamıyla günlük yaşamı yansıtmaktaydı.
Geçmiş toplumu anlamanın en iyi yollarından biri de insan-hayvan ilişkisini anlamaktan geçmekteydi. Çünkü o günkü kale yaşantısında beslenme alışkanlıkları ve geçinme kültürünün bir parçası olarak hayvanlar insan yaşamında önemli bir yer tutmaktaydı.
2009 yılında elde edilen ilk zooarkeolojik bulgular içerisinde Alageyik boynuzlarının çıkması ve bunların bir kısmının da işlenmiş olması dikkatleri üzerine çeken bir kale durumuna getirdi. Bu durumu ile EKODOSD’un devreye girmesi neticesi bugünkü milli parkın hayvan popülasyonu içinde Alageyiklerin de yer almasını katkı sağladı.
Kadıkalesi’nde beslenme, ağırlıklı olarak karasal yöndeydi. Denize çok yakın konumda bulunsa da onun yapısal özelliği beslenmede tercihi karasal yöne kaymasına neden olmakla birlikte, belki de kalenin Kilise-Manastır kompleksi dışındaki alanlarında gün yüzüne çıkarılması bu görüşün değişmesine neden olabilecekti.
Bugünkü belirlenen yeni rota ile Kadıkalesi’nin bilinmeyen birçok sorularına cevap aranmaya çalışılacak, aynı zamanda yeni bulgular ile Kuşadası kültür envanterinin genişlemesi sağlanacaktır.” Dedi.
Yoğun katılımlı bol sorulu sunum, Doç. Dr. Suna ÇAĞAPTAY’ın önümüzdeki beş yıl için planlanan turizme hazırlık ve kamusal arkeoloji planlamalarını anlatımıyla sona erdi.
Yapılan sunumdan sonra Doç. Dr. Suna Çağaptay ve Prof. Dr. Vedat Onar’a, kazı başkan yardımcıları Doç. Dr. Filiz İnanan, Dr. Berna Sayar Sayılan ve Kuşadası Yerel Tarihten Sedat Onar tarafından EKODOSD’un teşekkür belgeleri takdim edildi.
EKODOSD/KUŞAD