Batı Anadolu’nun Aydın bölgesinde doğal ve kültürel kaynak değerleri açısından en zengin yerlerinden biri Aşağı Büyük Menderes Havzası’dır.
Latmos (Beşparmak) Dağları, Azap ve Bafa Gölleri, Menderes Deltası ve içinde milli parkında bulunduğu Samson Dağları’ndan oluşan bu bölgeye bütüncül olarak bakıldığında, kısa mesafelerde farklı zenginliklerin olduğu görülür.
Bu coğrafyada binlerce yıl öncesine dayanan kültür varlıkları, milyonlarca yıllık jeolojik oluşumlar, eşsiz bitki örtüsü ve günümüzde habitatları parçalanmış olsa da hala birbiri arasında etkileşimi devam yaban hayatı için ekolojik koridor sağlayan olağanüstü güzellikte doğa alanlarıyla çevrili bir bölgedir.
Maden faaliyetleriyle delik deşik edilen Latmos(Beşparmak) Dağları’nın sorunları hızla devam ederken, Kuzey yanı Küçük Menderes Güney yanı Büyük Menderes Havzası’na bakan Samson Dağları’nda da değişimler yaşanıyor. Milli Parkın Dilek Yarımadası bölümünün dışında kalan ancak ekolojik ve coğrafik açıdan devamlılık gösteren bu bölge Kuşadası ve Söke sınırlarında yer almaktadır. Endemik bitkiler ve anıtsallık kriteri taşıyan ağaçlarla dolu olan Samson Dağları flora zenginliği açısından Aydın’ın en önemli doğa alanı sayılabilir.
Aydın’ın en önemli antik kentlerinden biri olan Priene, bir Karia yerleşimi olan Melia (Arkaik Panionion), Fındıklıkale ve eşsiz bitki topluluklarının içinde kurulmuş Kurşunlu Manastırı bu coğrafyanın kültür varlıklarını oluşturmaktadır. Söke’nin arkeolojik mirası Priene’de yaşayanlar, artan nüfus sonucunda yeni evler yapılmasını doğaya yapılacak bir müdahale olarak düşündüklerinden, doğayı bozmak yerine başka seçenekler bulmuşlar.
Günümüzdeyse Samson Dağları’nda doğayı korumak için seçenekler aramak yerine, bozulması için her türlü tehdit bölgeye gelmiştir. Dağın güney doğu bölümünde meydana gelen yangından sonra yerine yüksek katlı TOKİ inşaatlarıyla yapılaşma olmuştur. Priene ve Milet’e giden turizm yolu üzerinde doğal peyzajı bozan ve doğal alanlarda geri dönülmez tahribatlar yaratan taş ve mıcır ocakları açılmıştır.
Şu anda faaliyette olmasa da güney bölgesinde açılan kireç ocaklarının tahribatları ortadadır. Samson Dağlarının zirvesinde sıralanan 17 adet RES santralleri geniş yollar açılarak doğal bitki örtüsünün yok olmasına neden olmuş ve yaban hayatını olumsuz etkilemiştir.
Kuzey bölgesinde yıllar önce açılan mermer ocağı geri dönülmez tahribat yaratmış ve alanda hala ot bile çıkmadığı görülmektedir.
Aynı bölgede kızılçamların içinde yer alan mıcır ocağının doğayı ne hale getirdiği gözler önündedir. Samson Dağları bölgemizin en önemli doğal ve kültürel değerlerini barındıran özel bir statüyle korunması gereken bir doğa alanıdır. Bu bölgede tarım, hayvancılık, arıcılık, korumaya uyumlu ve kontrollü bir şekilde yapılan ekoturizm faaliyetlerinden başka hiçbir şeye izin verilmemelidir.
Eğer bu şekilde kullanılmaya devam ederse hem bu eşsiz güzellikler yok olacak, hem de Türkiye’nin en önemli değerleri arasında sayılan Dilek Yarımadası Milli Parkı tehdit altına girecektir.
Samson Dağları Milli Parkın sigortası olup gözümüz gibi korumamız gereken önemli bir doğa alanıdır. Gelecek nesillere ulaştırılması için geç kalmadan özel bir koruma statüsü sağlanmalıdır.
EKODOSD/KUŞADASI